ترجمة سورة الرّوم

الترجمة التركية - شعبان بريتش

ترجمة معاني سورة الرّوم باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش.
من تأليف: شعبان بريتش .

Elif Lâm Mîm.
Rumlar yenilgiye uğradılar.
Pek yakın yerde yenilgiden sonra galip geleceklerdir.
Birkaç yıl içinde... Bundan önce de bundan sonra da emir Allah'ındır. O gün, müminler sevinecektir.
Allah’ın yardımıyla... Allah, dilediğine yardım eder. O, çok güçlüdür, çok merhametlidir.
Bu Allah’ın vaadidir. Allah, vaadinden asla dönmez. Fakat, insanların çoğu bunu bilmez.
Onlar, dünya hayatının görünen zahirini bilirler. Onlar, ahiretten gafil kimselerdir.
Kendi nefislerinde (olanları) hiç düşünmüyorlar mı? Allah gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri ancak hak ile ve belirli bir süre için yaratmıştır. İnsanların çoğu, Rabblerine kavuşma hakkında kâfirdirler.
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önceki kimselerin akibetinin nasıl olduğuna bir baksınlar? Onlardan daha güçlü idiler, toprağı sürmüşler. Onu, bunların (Mekke halkının) imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara peygamberleri apaçık delillerle gelmişlerdi. Allah, onlara zulmetmiş değildir. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Sonra, Allah’ın ayetlerini yalanlayarak ve onu eğlence edinerek kötülükler yapanların akibeti de kötü olmuştur.
Allah, yaratmayı (yoktan) başlatır, sonra onu (öldükten sonra) tekrardan yaratır, sonra da O'na döndürülürsünüz.
Kıyametin koptuğu gün, suçlular ümitsizlik içinde susup kalacaklardır.
Onların ortak koştuklarından kendilerine şefaat edecek kimse olmayacak ve ortaklarını da inkâr edeceklerdir.
Kıyametin kopacağı gün, (müminlerle küfre sapanlar birbirlerinden) ayrılırlar.
İman edip salih amellerde bulunanlara gelince, artık onlar cennet içinde neşelenirler.
Kâfirler, ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlamış olanlar ise; işte onlar da azap içinde hazır tutulurlar.
Akşama girerken ve sabaha ererken Allah’ı tesbih edin.
Göklerde ve yerde hamd O'na aittir. Günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de (O'nu tesbih edin).
O, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra toprağa hayat verir. İşte siz de böyle çıkartılacaksınız.
Sizi topraktan yaratmış olması O’nun ayetlerindendir. Sonra siz, insan olarak (yeryüzünde) yayılırsınız.
Onda sükûn bulup huzura ermeniz için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O'nun ayetlerindendir. Bunda, düşünen toplum için ayetler vardır.
Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da onun ayetlerindendir. Bunda da bilenler için gerçekten ayetler vardır.
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ve O'nun lütfünden aramanız da O'nun ayetlerindendir. Bunda da kulak veren bir toplum için işaretler vardır.
Size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirmesi, onunla yeryüzünü kurduktan sonra tekrar canlandırması da O'nun ayetlerindendir. Bunda da akleden bir toplum için ayetler vardır.
Emri ile göğün ve yerin ayakta durması da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırdı mı hemen (kabirlerinizden) çıkıverirsiniz.
Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmiştir.
O, yaratmayı (yoktan) başlatır, sonra onu (öldükten sonra) tekrardan yaratır. Bu O’na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en üstün sıfatlar O’nundur. O, çok güçlüdür, Hakim'dir.
(Ey müşrikler) Allah, size kendi nefislerinizden şöyle örnek verir: Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda sizinle eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? İşte ayetleri akleden bir toplum için böyle açıklıyoruz.
Hayır! O zalimler bilgisizce kendi arzularına uymuşlardır. Allah’ın saptırdığı kimseye, kim hidayet edebilir? Onların hiç bir yardımcısı yoktur.
Hanif olarak yönünü (İslam'a) dine çevir. Allah'ın, insanları onun üzerine yarattığı (İslam) fıtratına. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din! Fakat, insanların çoğu bilmezler.
O’na ihlasla yönelin. O’ndan sakının ve namazı ikame edin ve müşriklerden olmayın.
Dinlerini parçalayan ve kendileri de grup grup/cemaat olanlardan. Her grup/cemaat kendi yanında olanlarla sevinir.
İnsanların başına bir sıkıntı gelse, Rablerine dönüp yalvarırlar, sonra onlara rahmetinden tattırınca, onlardan bır kısmı hemen Rablerine şirk koşarlar.
Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler bakalım. Haydi biraz daha geçinip, faydalanın. Yakında bilip anlayacaksınız.
Yoksa onlara bir kesin delil indirdik de, o delil müşrik olmalarını mı söylüyor?
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinirler ve eğer kendi elleriyle yaptıkları yüzünden bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşerler.
Görmüyorlar mı ki, Allah dilediğinin rızkını genişletiyor, dilediğininkini daraltıyor. İman eden bir toplum için bunda ayetler vardır
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bu, Allah’ın yüzünü dileyenler için çok daha hayırlıdır. Kurtuluşa erenler işte onlardır.
İnsanların malları içinde artsın diye riba olarak verdiğiniz, Allah katında artmaz. Fakat, Allah’ın yüzünü dileyerek verdiğiniz zekata gelince, işte (bu amelin sahipleri, Allah tarafından sevapları) kat kat arttıranlardır.
Allah, sizi yarattı, sonra rızıklandırdı, sonra sizi öldürecek, sonra sizi diriltecektir. Şirk koştuklarınızdan, bunlardan herhangi birşeyi yapan var mıdır? O, onların şirk koştuklarından üstündür, münezzehtir.
İnsanların kendi elleriyle kazandıkları yüzünden karada ve denizde fesat çıkmıştır. Bu, belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmının azabını tattırmak içindir.
De ki: Yeryüzünde gezin de daha öncekilerin akibeti nasıl olmuş, bir bakın! Onların çoğu müşrik idi.
Öyleyse Allah tarafından, o geri dönüşü mümkün olmayan gün gelmeden önce, sen yüzünü dosdoğru dine (İslam'a) dön. O gün insanlar (Cennet ve Cehennem halkı olarak) gruplara ayrılacaklardır.
Kim küfrederse, kâfirliği kendisinedir. Salih amel işleyenler ise, kendilerine (Cennet'i) hazırlamış olurlar.
(Bu, Allah'ın) Kendi fazlından iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Şüphesiz O, kâfirleri sevmez.
Onun ayetlerinden birisi de, size rahmetinden tattırması emri ile gemileri yüzdürüp, lütfundan aramanız için rüzgarları müjdeci olararak göndermedisidir, ola ki şükredesiniz.
Senden önce de nice peygamberleri toplumlarına göndermiştik de onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Suç işleyenlerden intikam almıştık. Müminlere yardım etmek üzerimize bir haktır.
Rüzgarları gönderip, bulutları hareket ettiren, onu gökte istediği gibi yayan ve küme küme eden Allah’tır. Sonunda sen aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Kullarından dilediğine yağmuru indirdiği zaman onlar hemen sevinirler.
Halbuki onlar yağmur yağmadan önce iyice ümitlerini kesmişlerdi.
Allah’ın rahmetinin eserinlerine bir bak! Yeryüzünü öldükten/kuruduktan sonra nasıl canlandırıyor. İşte ölüleri de böyle diriltecektir. O’nun herşeye gücü yeter.
Şüphesiz, bir rüzgar göndersek de onu (ekini yeşil olduktan sonra) sararmış görseler, ardından muhakkak küfrederler.
Sen, ölülere duyuramazsın, arkasını dönüp gittiği zaman sağırlara davetini duyuramazsın.
Körleri de sapıklıklarından doğru yola iletemezsin. Sen, ancak ayetlerimize iman edenlere sesini duyurabilirsin. Çünkü onlar teslim olmuşlardır.
Allah, sizi zayıf olarak yaratmış, sonra bu zayıflığın ardından güç vermiş, sonra gücün ardından zayıflık ve ihtiyarlık vermiştir. O, dilediğini yaratır. O, herşeyi bilendir ve herşeye Kadir'dir.
Kıyamet saatinin geldiği gün, suçlular, tek bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar, (haktan) böyle çevriliyor.
Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar: Siz, Allah’ın kitabında yazılı olan diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu diriliş günüdür. Fakat siz, bilmiyordunuz, derler.
İşte o gün, zulüm edenlerin mazeretleri bir fayda sağlamaz. Ne de onlardan (Allah'ı râzı edecek şeyleri yapmaları) istenir.
Gerçekten bu Kur’an’da insanlar için her türlü örneği verdik. Onlara bir ayet/delil getirsen bile, kâfirler: "Siz, ancak batıl şeyleri ortaya atmaktasınız" derler.
Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler.
Öyleyse sen sabret! Kuşkusuz Allah’ın vaadi haktır. İman etmeyenler sakın seni hafife almaya/gevşemeye sürüklemesin.
سورة الروم
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورةُ (الرُّومِ) من السُّوَر المكية، وهي السورة الوحيدة التي ذُكِر فيها (الرُّومُ)؛ ولهذا سُمِّيت بهذا الاسم، وقد اشتمَلتْ هذه السورة الكريمة على الإخبارِ بغيبِ المستقبَل؛ من أن (الرُّومَ) سيكونون غالبين بعد أن كانوا مغلوبين، وفي ذلك تأكيدٌ لصِدْقِ النبي صلى الله عليه وسلم، ومقصودُ السورة عظيم؛ ألا وهو: ردُّ الأمر كلِّه لله، مِن قبلُ ومِن بعدُ؛ مما يدعو كلَّ مؤمن إلى صدقِ التوكل عليه، والالتجاء إليه، كما صح عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لها في الفجر.

ترتيبها المصحفي
30
نوعها
مكية
ألفاظها
817
ترتيب نزولها
84
العد المدني الأول
60
العد المدني الأخير
59
العد البصري
60
العد الكوفي
60
العد الشامي
60

* سورةُ (الرُّومِ):

سُمِّيت سورةُ (الرُّومِ) بذلك؛ لأنه ورَد فيها ذِكْرُ (الرُّومِ)، ولم يَرِدْ في غيرها من القرآن.

* أُثِرَ عن النبي صلى الله عليه وسلم أنه قرأ سورةَ (الرُّومِ) في الفجرِ:

عن أبي مالكٍ الأغَرِّ المُزَنيِّ رضي الله عنه، قال: «صلَّيْتُ مع النبيِّ ﷺ، فقرَأَ سورةَ الرُّومِ في الصُّبْحِ». أخرجه الطبراني (٨٨٤).

اشتمَلتْ سورة (الرُّومِ) على عِدَّةِ موضوعات؛ وهي:

1. الإخبار عن غيب المستقبَل (١-٧).

2. التفكير في مخلوقات الله يدل على وجوده، وهو الذي يُعِيد خَلْقَ الإنسان يوم القيامة (٨-١٦).

3. تنزيه الله وَحْده، وأدلة وجوده وربوبيَّتِه سبحانه وتعالى (١٧-٢٧).

4. إثبات الوَحْدانية، وبطلان الشِّرك، والأمر باتباع الإسلام (٢٨-٣٢).

5. لجوء الناس إلى الله عند الشدائد، وإعراضهم عند زوالها (٣٣-٣٧).

6. الحث على الإنفاق لذوي الأرحام، والتحذير من المال الحرام (٣٨-٤٠).

7. جزاء المفسدين والمؤمنين (٤١-٤٥).

8. الرِّياح والأمطار دالة على قدرة الله تعالى، وتشبيهُ الكفار بالموتى (٤٦-٥٣).

9. أطوار حياة الإنسان، قَسَمُ المجرمين في الآخرة (٥٤-٥٧).

10. الأمثال للعِبْرة، وأمر النبي صلى الله عليه وسلم بالصبر على الدعوة (٥٨-٦٠).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (6 /4).

إثباتُ الأمرِ كلِّه لله عزَّ وجلَّ؛ فهو صاحب الحقِّ، المتصفُ بالرُّبوبية والألوهية وكلِّ صفات الكمال، والقادرُ على كل شيء، فيأتي البعثُ، ونصرُ أوليائه، وخِذْلان أعدائه؛ وهذا هو المقصود بالذات، واسمُ السورة واضح فيه؛ بما كان من السبب في نصرِ (الرُّوم) من الوعد الصادق، والسرِّ المكتوم، ومن أعظم ما اشتملت عليه: التصريحُ بأن الإسلامَ دِينٌ فطَر اللهُ الناسَ عليه، وأن مَن ابتغى غيرَه دِينًا فقد حاول تبديلَ ما خلَق الله، وأنَّى له ذلك؟!

ينظر: "مصاعد النظر للإشراف على مقاصد السور" للبقاعي (2 /349)، "التحرير والتنوير" لابن عاشور (21 /41).