ترجمة سورة لقمان

الترجمة التركية - شعبان بريتش

ترجمة معاني سورة لقمان باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش.
من تأليف: شعبان بريتش .

Elif, Lam, Mim.
İşte bu, hakim olan kitabın ayetleridir.
İyiler için yol hidayet ve rahmettir.
Onlar, namazı ikame ederler, zekâtı verirler ve onlar ahirete yakinen iman ederler.
İşte onlar, Rablerinin hidayeti üzerindedirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir.
İnsanlardan öyleleri var ki, ilimsizce sadece Allah yolundan saptırmak için boş sözleri satın alırlar ve onu eğlence edinirler. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır.
Ayetlerimiz ona okunduğu zaman, sanki işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklenerek yüzçevirir. Ona acıklı bir azap müjdele.
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için nimet Cennetleri vardır.
Orada ebedi kalacaklardır. Bu, Allah’ın gerçek vaadidir. O, çok güçlüdür, Hakim'dir.
Gördüğünüz gibi, gökleri direksiz yaratmış, yeryüzünde de sizi sarsar diye köklü dağlar koymuştur. Orada her çeşit canlıyı yaydı. Gökten su indirip onunla orada her çift güzel bitkiler yetiştirdik.
Bu, Allah’ın yaratmasıdır. Ondan başkasının ne yarattığını bana gösterin! Hayır! Zalimler, açık bir sapıklık içindedirler.
Allah’a şükretsin diye Lokman’a hikmet vermiştik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükreder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz Allah müstağnidir, her türlü hamde layıktır.
Lokman, oğluna öğüt vererek demişki ki: Yavrucuğum, Allah’a şirk koşma! Çünkü şirk çok büyük bir zulümdür.
İnsana anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içindedir. Şükret bana, anne ve babana. Banadır dönüş!
Eğer seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana şirk koşman için zorlarlarsa sakın onlara itaat etme! Onlarla dünyada maruf ile/iyilikle geçin. Bana dönüp yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz yine banadır. Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.
Ey oğlum! (Yaptığın amel) Bir hardal tanesi ağırlığında olsa (ve bu) ister bir kayanın içinde ya da göklerde veya yerin içinde bulunsa, Allah onu yine de getirir. Allah Latif'tir, herşeyden haberdardır.
Yavrucuğum! Namazı ikame et, iyiliği emret, kötülüğü engelle, başına gelene sabırlı ol. Çünkü bunlar azim/kararlılık gerektiren işlerdendir.
Halktan yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek çalımlı yürüme! Çünkü Allah, övünen ve büyükleneni sevmez.
Yürüyüşünde tabii ol. Sesini kıs! çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.
Allah’ın göklerde ve yerdekileri hizmetinize sunduğunu görmüyor musunuz? Size açık ve gizli nimetlerini bolca vermiştir. İnsanlardan ilimsizce ve bir hidayet ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.
Onlara: Allah’ın indirdiğine uyun, denilince: Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Ya şeytan onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse?
Kim, iyi bir kimse olarak yüzünü Allah’a (ihlasla) teslim ederse, sağlam bir kulpa yapışmış olur. Her işin sonu Allah’a varır.
Kim de küfrederse, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü bizedir. Ne yaptıklarını onlara haber vereceğiz. Şüphesiz Allah kalplerde olanı çok iyi bilir.
Onları biraz geçindiririz. Sonra da onları şiddetli bir azaba uğratırız.
Eğer onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, Allah, derler. De ki: Hamd Allah içindir. Fakat çokları bilmez.
Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan ve hamde layık olandır.
Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar, kalem; denizler de mürekkep olsa, arkasından bunlara yedi deniz daha eklense yine de Allah’ın sözleri tükenmezdi. Muhkkak Allah, çok güçlüdür, Hakim'dir.
Sizin yaratılışınız da tekrar diriltilmeniz de ancak tek bir kişininki gibidir. Kuşkusuz Allah, her şeyi işitendir, görendir.
Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze, gündüzü de geceye katıyor? Güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunmuştur. Her biri belli bir süreye (kadar) akıp gider. Allah, yaptığınız herşeyden haberdardır.
Çünkü Allah, tek haktır ve O’ndan başka dua ettikleriniz batıldır. O Allah, herşeyden üstündür, büyüktür.
Size ayetlerini/delillerini göstermesi için, Allah'ın lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görrmedin mi? Şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ayetler/ibretler vardır.
Onları dağlar gibi dalgalar kuşattığı zaman, dini tamamen Allah’a halis kılarak O’na dua ederler. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı (tam, hakkıyla değil) ortada kalırlar. Ayetlerimizi (sözünden) cayan ve nankör olanlardan başkası bile bile inkâr etmez.
Ey insanlar, Rabbinizden sakının. Babanın evladı, evladın da babası için hiç bir fayda veremeyeceği o günden korkun. Allah‘ın vaadi şüphesiz haktır. Öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın, aldatıcı da sizi Allah ile aldatmasın!
Kıyamet saatinin ilmi Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır. Rahimlerde olanı bilir. Hiçbir nefis yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir nefis hangi yerde öleceğini bilmez. Allah, her şeyi bilendir, herşeyden haberdardır.
سورة لقمان
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورةُ (لُقْمانَ) من السُّوَر المكية، وقد جاءت ببيانِ عظمة هذا الكتاب، واتصافه بالحِكْمة، ومن ثَمَّ إثبات صفة الحِكْمة لله عز وجل، كما ذكرت السورةُ الكريمة وصايا (لُقْمانَ) الحكيمِ لابنه، التي يجدُرُ بكلِّ مَن آمَن بهذا الكتاب أن يأخذ بها، وقد تعرَّضتِ السورةُ لدلائلِ وَحْدانية الله وعظمته في هذا الكون، وبيان أقسام الناس، وموقفهم من الكتاب؛ من مؤمنٍ به وكافر.

ترتيبها المصحفي
31
نوعها
مكية
ألفاظها
550
ترتيب نزولها
57
العد المدني الأول
33
العد المدني الأخير
33
العد البصري
34
العد الكوفي
34
العد الشامي
34

* قوله تعالى: {يَٰبُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاْللَّهِۖ إِنَّ اْلشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٞ} [لقمان: 13]:

عن عبدِ اللهِ بن مسعودٍ رضي الله عنه، قال: «لمَّا نزَلتِ: {اْلَّذِينَ ‌ءَامَنُواْ ‌وَلَمْ ‌يَلْبِسُوٓاْ إِيمَٰنَهُم بِظُلْمٍ} [الأنعام: 82]، شَقَّ ذلك على المسلمين، فقالوا: يا رسولَ اللهِ، أيُّنا لا يَظلِمُ نفسَه؟ قال: «ليس ذلك؛ إنما هو الشِّرْكُ؛ ألَمْ تَسمَعوا ما قال لُقْمانُ لابنِهِ وهو يَعِظُه: {يَٰبُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاْللَّهِۖ إِنَّ اْلشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٞ} [لقمان: 13]؟!»». أخرجه البخاري (٣٤٢٩).

* سورة (لُقْمانَ):

سُمِّيتْ سورةُ (لُقْمانَ) بهذا الاسم؛ لذكرِ (لُقْمانَ) فيها، ولم يُذكَرْ في سورة أخرى.

* قراءة النبيِّ صلى الله عليه وسلم لها في صلاة الظُّهْرِ:

عن البَراء بن عازبٍ رضي الله عنهما، قال: «كان رسولُ اللهِ ﷺ يُصلِّي بنا الظُّهْرَ، فنَسمَعُ منه الآيةَ بعد الآياتِ مِن سورةِ لُقْمانَ، والذَّاريَاتِ». أخرجه النسائي (٩٧١).

اشتمَلتْ سورةُ (لُقْمانَ) على الموضوعات الآتية:

1. المحسِنون: تعريفٌ وجزاء (١-٥).

2. فريق اللَّهْوِ من الناس (٦-٧).

3. آية الحِكْمة والقُدْرة (٨-١١).

4. نعمة الحِكْمة، والدعوةُ إلى شُكْرها (١٢-١٩).

5. إسباغ النِّعَم (٢٠-٢١).

6. الإنسان بين الكفرِ والإيمان (٢٢-٢٦).

7. كلمات الله التى لا تَنفَدُ (٢٧- ٢٨).

8. نعمة التسخير (٢٩- ٣٢).

9. المُغيَّبات وغُرور الحياة (٣٣-٣٤).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (6 /27).

جاءت سورةُ (لُقْمانَ) بمقاصِدَ عظيمةٍ؛ منها: إثباتُ الحِكْمة للكتاب، التي يلزم منها حِكْمةُ مُنزِلِه في أقواله وأفعاله؛ وهو اللهُ عزَّ وجلَّ.

ومنها: تذكيرُ المشركين بدلائلِ وَحْدانية الله تعالى، وبنِعَمِه عليهم؛ من خلال وصايا (لُقْمانَ) عليه السلام لابنه، وذكَرتْ مزيَّةَ دِين الإسلام، وتسليةَ الرسول صلى الله عليه وسلم بتمسُّك المسلمين بالعُرْوة الوثقى، وأنه لا يُحزِنه كفرُ مَن كفروا.

ينظر: "مصاعد النظر للإشراف على مقاصد السور" للبقاعي (2 /356)، "التحرير والتنوير" لابن عاشور (21 /139).