ترجمة سورة الأنفال

Turkish - Turkish translation

ترجمة معاني سورة الأنفال باللغة التركية من كتاب Turkish - Turkish translation.

Enfal Suresi


Sana ganimetlerin bölüstürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranizi düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.

Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anildigi zaman yürekleri ürperir, âyetleri okundugu zaman imanlarini arttirir. Ve bunlar yalnizca Rablerine tevekkül ederler.

Onlar ki, namazi geregi gibi kilarlar ve kendilerine rizik olarak verdigimiz seylerden Allah yoluna harcarlar.

Iste gerçekten mümin olanlar onlardir. Onlara Rablerinin katinda dereceler vardir, bagislanma ve degerli rizik vardir.

Nitekim Rabbin seni, hak ugruna savasmak için evinden çikarmisti. Oysa müslümanlarin bir kismi o zaman bundan hoslanmamislardi.

Ve gerçek, gün gibi açiga çiktiktan sonra bile seninle münakasaya devam etmislerdi; sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlardi.

Iste o zaman Allah size iki taifeden (kervan veya kureys ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacakti. Siz ise arzu ediyordunuz ki, sani ve serefi olmayan sey (kervan) sizin olsun. Halbuki Allah, âyetleriyle hakki yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasini kesmek istiyordu.

Ki, hakkin hak oldugunu tanitsin ve batili büsbütün yok etsin, varsin o günahkârlar istemesin.

O vakit siz Rabbinizden yardim diliyordunuz. O da: "Ben iste ardarda bin melekle size yardim ediyorum" diye duanizi kabul buyurmustu.

Bunu da Allah size sirf bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz yatissin diye yapmisti. Yoksa zafer ancak Allah katindandir. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet sahibidir.

O sirada size, yine katindan bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardiriyordu, sizi temizlemek, seytanin vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarinizi saglam durdurmak için gökten üzerinize yagmur indiriyordu.

Iste o anda Rabbin meleklere söyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüregine korku salacagim, hemen boyunlarinin üstüne vurun, parmaklarina, parmaklarina vurun".

Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karsi geldiler. Kim Allah'a ve Resulüne karsi gelirse, bilsin ki Allah'in azabi çok çetindir.

Iste gördünüz ya, simdilik siz bunu tadin, su da kesindir ki, ahirette kâfirlere cehennem azabi vardir.

Ey iman edenler! Toplu olarak kâfirlerle karsilastiginiz zaman, onlara arkalarinizi dönmeyin (kaçmayin).

Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpismak için geri çekilmek veya diger bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri disinda, arkasini dönerse, muhakkak Allah'dan bir gazaba ugramis olur ve varacagi yer cehennemdir, orasi da ne kötü bir akibettir.

Sonra onlari siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attigin zaman da sen atmadin, lâkin Allah atti. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah isitendir, bilendir.

Gördünüz ya, Allah, kâfirlerin kurdugu tuzagi iste böyle bosa çikarir.

Fetih istiyorsaniz, iste size fetih gelmistir, eger asiri gitmez de son verirseniz, hakkinizda daha hayirlidir. Yok eger dönerseniz, biz de döneriz. O vakit askeriniz çok da olsa size hiç bir sekilde fayda vermez. Iyi biliniz ki, Allah müminlerle beraberdir.

Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Isitip durdugunuz halde onun emirlerinden yüz çevirmeyin!

Ve isitmedikleri halde "isittik" diyenler gibi olmayin!

Çünkü yeryüzünde dolasan canlilarin Allah katinda en kötüsü anlamayan ve düsünmeyen sagirlarla dilsizlerdir.

Allah onlarda hayir görseydi onlara isittirirdi, isittirseydi yine de aldirmaz arka dönerlerdi.

Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek seylere davet ettigi zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kisi ile kalbi arasina girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksiniz.

Ve öyle bir fitneden sakinin ki, içinizden yalnizca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki, Allah'in cezasi siddetlidir.

Düsünün ve hatirlayin o zamanlari ki, hani bir vakitler siz yeryüzünde güçsüzdünüz, hor görülen bir azinliktiniz. Insanlarin sizi hirpalamasindan korkuyordunuz, öyle iken O, sizi barindirdi ve sizi yardimiyla destekleyip güçlendirdi ve sükretmeniz için temizlerinden rizik verdi.

Ey iman edenler! Allah'a ve Resul'e hainlik etmeyiniz ki, bile bile kendi emanetlerinize hiyanet etmis olmayasiniz.

Ve iyi biliniz ki, mallariniz ve evlatlariniz birer imtihan aracindan baska birsey degildir. Allah katinda büyük ecir vardir.

Ey iman edenler! Allah'a karsi gelmekten sakinirsaniz, O, size bir furkan (hakki batildan ayirdedecek bir anlayis) verir ve günahlarinizi örtbas eder, sizi bagislar. Allah büyük lütuf sahibidir.

Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup baglamak veya öldürmek veya sürüp çikarmak için sana tuzak kuruyorlardi da, onlar tuzak kurarken Allah da karsiliginda tuzak kuruyordu. Öyle ya, Allah tuzaklarin en hayirlisini kurar.

Onlara âyetlerimiz okundugu zaman, "isittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsanelerinden baska bir sey degildir" diyorlardi.

Bir vakit de, "Ey Allah, eger bu Senin katindan gelmis bir hak kitap ise, hiç durma üstümüze gökten taslar yagdir veya bize daha aci bir azap ver" demislerdi.

Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azab edecek degildi. Istigfar ettikleri sürece de Allah onlara azab edecek degildir.

Simdi ise Allah'in kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescid-i Haram'dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehil kisiler de degiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çogu bunu bilmezler.

Kâbe huzurunda onlarin dualari ise islik çalip el çirpmaktan baska birsey degildir. O halde inkârinizdan (ve nankörlügünüzden) dolayi bu azabi tadin bakalim.

Mallarini, Allah yolundan engellemek için sarfeden o kâfirler, hiç süphesiz yine onu sarfedecekler. Varsin sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir aci olacak, sonra da maglup olacaklar. Zaten kâfirler toplanip cehenneme gönderilecekler.

Allah, murdari temizden ayirdetmek için ve bir de murdar kismini birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. Iste bunlar o hüsran içinde kalanlarin ta kendileridir.

O kâfirlere de ki: Eger bu ise son verirlerse daha önce yaptiklari bagislanacak. Yok yine karsi koymaya baslar, isyana dönerlerse, önceki ümmetlere uygulanan kurallar kendilerine de uygulanacak. (Artik o ilâhî uygulamayi beklesinler.)

Ortalikta fitne kalmayip, din tamamiyla Allah'in dini oluncaya kadar onlarla savasin. Eger vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptiklarini görür.

Yok vazgeçmez de tekrar eskiye dönerlerse artik bilin ki, Allah sizin yardimcinizdir. O ne güzel mevla, ne güzel yardimcidir.

Sunu da biliniz ki, ganimet olarak aldiginiz her hangi bir seyden beste biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakinligi olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmislara aittir. Eger siz Allah'a iman etmis, hak ile batilin ayrildigi o gün, iki ordunun karsi karsiya geldigi o (Bedir) günü kulumuza indirdigimiz âyetlere iman getirmis iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, Allah, herseye kâdirdir.

O vakit siz vadinin yakin bir yamacinda idiniz, onlarsa uzak yamacinda idiler. Kervan da sizden daha asagida idi. Öyle ki, sayet onlarla sözlesmis olsaydiniz, öyle bir bulusma yeri için mutlaka anlasmazlik çikarirdiniz. Fakat olmasi gereken (zafer)in olmasi için Allah böyle takdir etti. Tâ ki, helak olan apaçik bir delil gördükten sonra helak olsun, sag kalanlar da yine apaçik bir delilden sonra yasasin. Kesindir ki Allah, isitendir, bilendir.

Hani o vakitler Allah sana uykunda (rüyanda) onlari az gösteriyordu. Eger Allah sana onlari kalabalik gösterseydi korkacaktiniz ve savas konusunda anlasmazliga düsecektiniz. Fakat Allah böyle bir seyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde yatani da bilir.

Ve iste onlarla karsilastiginiz vakit onlari sizin gözünüze az gösteriyordu, sizi de onlarin gözlerinde azaltiyordu. Çünkü Allah o mukadder olan isi yerine getirecekti. Bütün isler Allah'a döndürülür.

Ey iman edenler, bir düsman toplulugu ile karsilastiginiz zaman sebat edin ve Allah'i çokça zikredin ki, kurtulusa eresiniz.

Ayrica Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didismeyin. Sonra içinize korku düser ve kuvvetiniz elden gider. Sabirli olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

Çalim atarak ve halka gösteris yaparak yurtlarindan çikanlar ve Allah yoluna engel koyanlar gibi olmayin. Allah onlarin bütün yaptiklarini çepeçevre kusatmistir.

Seytan, onlara amellerini güzel gösterdigi zaman, "Bu gün insanlardan size galip gelecek yoktur, ben de size yardimciyim." demisti. Fakat iki tarafin karsi karsiya geldigi görününce arkasini dönüp kaçti ve söyle dedi: "Ben sizden kesinlikle uzagim. Ben sizin göremeyeceginiz seyler görüyorum ve ben Allah'dan korkarim. Ayrica Allah'in azabi çok çetindir."

O sirada münafiklar ve kalblerinde hastalik bulunanlar, (müslümanlar hakkinda) "su adamlari dinleri aldatti" diyorlardi. Oysa her kim Allah'a tevekkül ederse bilsin ki, Allah galiptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.

Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sirtlarina vura vura ve "Tadin bakalim cehennem azabini!" diye diye canlarini alirken hallerini bir görmeliydin.

Iste bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiginiz bir sonuçtur. Hiç süphesiz Allah, kullarina hiçbir sekilde zalim biri degildir.

Tipki Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidisi gibi onlar da Allah'in âyetlerini tanimadilar, Allah da kendilerini günahlari yüzünden tutuklayiverdi. Çünkü Allah çok kuvvetli ve azabi çok çetin olandir.

Bu, Allah'in bir kavme verdigi nimeti, onlar kendilerini degistirmedikçe degistirmemesinden dolayidir. Gerçekten de Allah hakkiyle isiten, herseyi bilendir.

Tipki Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidisi gibi, Rabblerinin âyetlerini yalanladilar. Biz de onlari günahlari yüzünden helâk ettik. Firavun ile arkasindan gidenleri suda bogduk. Hepsi de zalim idiler.

Allah katinda kimildayip debelenen canlilarin en kötüsü, inkara saplanip da bir türlü iman etmeyenlerdir.

Onlar, kendileriyle antlasma yaptigin halde her defasinda antlasmalarini bozarlar ve bundan hiç çekinmezler.

Bundan dolayi onlari harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdagi olacak sekilde agir bir cezaya çarptir, belki ibret alirlar.

Eger bir kavmin, sözlesmeye aykiri bir hainlik yapmasindan korkarsan, savastan önce ayni sekilde antlasmayi bozdugunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.

O kâfirler ileri geçip kurtulduklarini sanmasinlar. Onlar kesinlikle (bizi) aciz birakamazlar.

Siz de gücünüzün yettigi kadar onlara karsi her çesitten kuvvet biriktirin ve cihad için atlar hazirlayin ki, onlarla hem Allah'in düsmanlarini, hem de kendi düsmanlarinizi, ayrica Allah'in bilip de sizin bilmediginiz daha baskalarini korkutasiniz. Allah yolunda her ne harcarsaniz onun sevabi size eksiksiz ödenir ve asla haksizliga ugratilmazsiniz.

Eger onlar baristan yana olurlarsa, sen de baristan yana ol! Ve Allah'a güven. Çünkü isiten ve bilen O'dur.

Eger sana hile yapmak isterlerse, muhakkak ki sana Allah yeter. Seni yardimiyla ve müminlerle güçlendirecek olan O'dur.

Müminlerin kalplerini birbirlerine O isindirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa sen hepsini harcasaydin yine de onlarin kalblerini (böylesine) isindiramazdin. Lâkin Allah, kalplerini kaynastirdi. Muhakkak ki, O azizdir, hakimdir.

Ey Peygamber! Sana Allah yetisir, arkandan gelen müminlerle beraber.

Ey Peygamber! Müminleri cihada tesvik eyle. Eger sizden sabredecek yirmi kisi olursa ikiyüze galip gelirler ve eger sizden yüz kisi olursa kâfirlerden bin kisiye galip gelirler. Çünkü onlar hakki ve akibeti düsünmeyen anlayissiz bir kavimdirler.

Simdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf oldugunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kisi olursa ikiyüz düsmana galip gelirler, sizden bin kisi olursa Allah'in izniyle ikibin düsmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.

Hiçbir peygamberin, yeryüzünde agir basmadikça (kesin zafere ulasip üstün gelmedikçe) esirleri olmasi layik degildir. Siz dünya malini istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanizi murad eder. Allah azizdir, hakimdir.

Eger Allah'dan bir yazi (hüküm) bulunmasa idi aldiginiz fidyeden dolayi size mutlaka büyük bir azab dokunurdu.

Artik elde ettiginiz ganimetten helâl ve hos olarak yiyin ve Allah'a karsi gelmekten sakinin. Muhakkak ki, Allah bagislayicidir ve merhamet edicidir.

Ey Peygamber, elinizdeki esirlere de ki: "Eger Allah sizin kalblerinizde bir hayir bulursa, sizden alinandan daha hayirlisini size verir ve günahlarinizi bagislar. Çünkü Allah bagislayicidir."

Eger sana hiyanet etmek isterlerse iyi bilsinler ki, bundan önce Allah'a hainlik ettiklerinden dolayi Allah onlarin ezilmelerine imkân verdi. Allah her seyi hakkiyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir.

Gerçekten de iman edip hicret eden, mallariyla ve canlariyla Allah yolunda cihad veren, onlari barindirip yardim edenler, iste bunlar birbirlerinin dostlaridirlar. Iman ettigi halde henüz hicret etmemis olanlar, hicret edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkiniz yoktur. Bununla beraber dinde sizden yardim isterlerse, sizinle arasinda antlasma bulunanlar aleyhine bir durum olmadikça, onlara yardim etmeniz de üzerinize borçtur. Allah bütün yaptiklarinizi görüp duruyor.

Kâfirler de aslinda birbirlerinin dostlari ve yardimcilaridirlar. Eger siz de öyle yapmazsaniz, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çikar.

O kimseler ki, iman ettiler, hicret ettiler ve Allah yolunda cihada katildilar, bir kisimlari da onlari barindirip yer, yurt sahibi yaptilar ve yardima kostular, iste bunlar hakkiyla mümin olanlardir. Bunlara bir magfiret ve cömertçe bir rizik vardir.

Daha sonradan hicret edip sizinle beraber savasa katilanlar da sizdendirler. Bir de akraba olanlar, Allah'in kitabina göre, birbirlerine daha yakindirlar. Süphe yok ki, Allah her seyi bilir.
سورة الأنفال
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

اعتنَتْ سورةُ (الأنفال) ببيانِ أحكامِ الحرب والغنائمِ والأَسْرى؛ ولذا سُمِّيتْ بهذا الاسمِ، وقد نزَلتْ هذه السورةُ في المدينةِ بعد غزوة (بَدْرٍ)؛ لذا تعلَّقتْ أسبابُ نزولها بهذه الغزوة، وقد أبانت السورةُ عن قوانين النَّصر المادية: كتجهيز العَتاد، والمعنوية: كوَحْدة الصَّف، وأوضَحتْ حُكْمَ الفِرار من المعركة، وقتالِ الكفار، وما يَتبَع ذلك من أحكامٍ ربانيَّة، كما أصَّلتْ - بشكل رئيسٍ - لقواعدِ عَلاقة المجتمع المسلم بغيره.

ترتيبها المصحفي
8
نوعها
مدنية
ألفاظها
1243
ترتيب نزولها
88
العد المدني الأول
76
العد المدني الأخير
67
العد البصري
76
العد الكوفي
75
العد الشامي
77

تعلَّقتْ سورةُ (الأنفال) بوقائعَ كثيرةٍ؛ لذا صحَّ في أسبابِ نزولها الكثيرُ؛ من ذلك:

* ما جاء عن سعيدِ بن جُبَيرٍ رحمه الله، قال: «قلتُ لابنِ عباسٍ: سورةُ التَّوبة؟ قال: التَّوبةُ هي الفاضحةُ، ما زالت تَنزِلُ: ﴿وَمِنْهُمْ﴾ ﴿وَمِنْهُمْ﴾ حتى ظَنُّوا أنَّها لن تُبقِيَ أحدًا منهم إلا ذُكِرَ فيها، قال: قلتُ: سورةُ الأنفالِ؟ قال: نزَلتْ في بَدْرٍ، قال: قلتُ: سورةُ الحشرِ؟ قال: نزَلتْ في بني النَّضِيرِ». أخرجه مسلم (٣٠٣١).

* قوله تعالى: ﴿يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ اْلْأَنفَالِۖ قُلِ اْلْأَنفَالُ لِلَّهِ وَاْلرَّسُولِۖ فَاْتَّقُواْ اْللَّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بَيْنِكُمْۖ وَأَطِيعُواْ اْللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ﴾ [الأنفال: 1]:

عن سعدِ بن أبي وقَّاصٍ رضي الله عنه، قال: «لمَّا كان يومُ بدرٍ جئتُ بسيفٍ، فقلتُ: يا رسولَ اللهِ، إنَّ اللهَ قد شَفَى صدري مِن المشركين - أو نحوَ هذا -، هَبْ لي هذا السيفَ، فقال: «هذا ليس لي، ولا لك»، فقلتُ: عسى أن يُعطَى هذا مَن لا يُبلِي بلائي، فجاءني الرسولُ، فقال: «إنَّك سألْتَني وليس لي، وإنَّه قد صار لي، وهو لك»، قال: فنزَلتْ: ﴿يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ اْلْأَنفَالِۖ﴾ الآيةَ». أخرجه الترمذي (٣٠٧٩).

وعن عُبَادةَ بن الصامتِ رضي الله عنه، قال: «خرَجْنا مع النبيِّ ﷺ، فشَهِدتُّ معه بدرًا، فالتقى الناسُ، فهزَمَ اللهُ العدوَّ، فانطلَقتْ طائفةٌ في آثارِهم يَهزِمون ويقتُلون، وأكَبَّتْ طائفةٌ على العسكرِ يَحْوُونه ويَجمَعونه، وأحدَقتْ طائفةٌ برسولِ الله ﷺ؛ لا يُصِيبُ العدوُّ منه غِرَّةً، حتى إذا كان الليلُ وفاءَ الناسُ بعضُهم إلى بعضٍ، قال الذين جمَعوا الغنائمَ: نحن حوَيْناها وجمَعْناها؛ فليس لأحدٍ فيها نصيبٌ! وقال الذين خرَجوا في طلبِ العدوِّ: لستم بأحَقَّ بها منَّا؛ نحن نفَيْنا عنها العدوَّ وهزَمْناهم! وقال الذين أحدَقوا برسولِ اللهِ ﷺ: لستم بأحَقَّ بها منَّا؛ نحن أحدَقْنا برسولِ اللهِ ﷺ، وخِفْنا أن يُصِيبَ العدوُّ منه غِرَّةً، واشتغَلْنا به! فنزَلتْ: ﴿يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ اْلْأَنفَالِۖ قُلِ اْلْأَنفَالُ لِلَّهِ وَاْلرَّسُولِۖ فَاْتَّقُواْ اْللَّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بَيْنِكُمْۖ﴾ [الأنفال: 1]، فقسَمَها رسولُ اللهِ ﷺ على فُوَاقٍ بين المسلمين، قال: وكان رسولُ اللهِ ﷺ إذا أغارَ في أرضِ العدوِّ نفَّلَ الرُّبُعَ، وإذا أقبَلَ راجعًا وكَلَّ الناسُ نفَّلَ الثُّلُثَ، وكان يَكرَهُ الأنفالَ، ويقولُ: «لِيَرُدَّ قويُّ المؤمنين على ضعيفِهم»». أخرجه أحمد (٢٢٧٦٢).

* قوله تعالى: ﴿إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاْسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٖ مِّنَ اْلْمَلَٰٓئِكَةِ مُرْدِفِينَ﴾ [الأنفال: 9]:

عن عبدِ اللهِ بن عباسٍ رضي الله عنهما، قال: «حدَّثني عُمَرُ بن الخطَّابِ، قال: لمَّا كان يومُ بَدْرٍ نظَرَ رسولُ اللهِ ﷺ إلى المشركين وهم ألفٌ، وأصحابُه ثلاثُمائةٍ وتسعةَ عشَرَ رجُلًا، فاستقبَلَ نبيُّ اللهِ ﷺ القِبْلةَ، ثم مَدَّ يدَيهِ، فجعَلَ يَهتِفُ برَبِّهِ: اللهمَّ أنجِزْ لي ما وعَدتَّني، اللهمَّ آتِ ما وعَدتَّني، اللهمَّ إن تَهلِكْ هذه العصابةُ مِن أهلِ الإسلامِ لا تُعبَدْ في الأرضِ، فما زالَ يَهتِفُ برَبِّهِ، مادًّا يدَيهِ، مستقبِلَ القِبْلةِ، حتى سقَطَ رداؤُهُ عن مَنكِبَيهِ، فأتاه أبو بكرٍ، فأخَذَ رداءَهُ، فألقاه على مَنكِبَيهِ، ثم التزَمَه مِن ورائِه، وقال: يا نبيَّ اللهِ، كفَاك مُناشَدتُك ربَّك؛ فإنَّه سيُنجِزُ لك ما وعَدَك؛ فأنزَلَ اللهُ عز وجل: ﴿إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاْسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٖ مِّنَ اْلْمَلَٰٓئِكَةِ مُرْدِفِينَ﴾ [الأنفال: 9]، فأمَدَّه اللهُ بالملائكةِ». أخرجه مسلم (١٧٦٣).

* قوله تعالى: ﴿وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٖ دُبُرَهُۥٓ﴾ [الأنفال: 16]:

عن أبي سعيدٍ رضي الله عنه، قال: «نزَلتْ في يومِ بدرٍ: ﴿وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٖ دُبُرَهُۥٓ﴾ [الأنفال: 16]». أخرجه أبو داود (٢٦٤٨).

* قوله تعالى: {وَمَا كَانَ اْللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْۚ وَمَا كَانَ اْللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ٣٣ وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اْللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ اْلْمَسْجِدِ اْلْحَرَامِ} [الأنفال: 33، 34]:

عن أنسِ بن مالكٍ رضي الله عنه، قال: «قال أبو جهلٍ: اللهمَّ إن كان هذا هو الحقَّ مِن عندِك، فأمطِرْ علينا حجارةً مِن السماءِ، أو ائتِنا بعذابٍ أليمٍ؛ فنزَلتْ: {وَمَا كَانَ اْللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْۚ وَمَا كَانَ اْللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ٣٣ وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اْللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ اْلْمَسْجِدِ اْلْحَرَامِ} الآيةَ». أخرجه البخاري (٤٦٤٩).

سُمِّيتْ سورةُ (الأنفال) بذلك؛ لأنها بدأت بالحديثِ عن (الأنفال).

كما سُمِّيتْ أيضًا بسورة (بَدْرٍ): لِما صحَّ عن سعيدِ بن جُبَيرٍ رحمه الله، قال: «قلتُ لابنِ عباسٍ: سورةُ الأنفالِ؟ قال: تلك سورةُ بَدْرٍ». أخرجه مسلم (٣٠٣١).

ووجهُ التسمية بذلك ظاهرٌ؛ لأنها نزَلتْ بعد غزوةِ (بَدْرٍ)، وتحدَّثتْ بشكلٍ رئيس عن هذه الغزوةِ.

* أنَّ من أخَذها عُدَّ حَبْرًا:

فعن عائشةَ رضي الله عنها، عن رسولِ الله ﷺ، قال: «مَن أخَذَ السَّبْعَ الأُوَلَ مِن القرآنِ، فهو حَبْرٌ». أخرجه أحمد (24575).

* أنها تقابِلُ التَّوْراةَ مع بقيَّةِ السُّوَر الطِّوال:

فعن واثلةَ بن الأسقَعِ رضي الله عنه، قال: قال رسولُ الله ﷺ: «أُعطِيتُ مكانَ التَّوْراةِ السَّبْعَ الطِّوالَ». أخرجه أحمد (17023).

جاءت موضوعاتُ سورةِ (الأنفال) كما يلي:

* قوانينُ ربَّانية {وَمَا ‌اْلنَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ اْللَّهِۚ}:

1. الأنفالُ وصفاتُ المؤمنين الصادقين (١ -٤).

2. غزوة (بدر) (٥-١٤).

3. حرمةُ الفرار من المعركة، ومِنَّة الله بالنصر والتأييد (١٥-١٩).

4. طاعة الله ورسوله، والنهيُ عن خيانة الأمانة (٢٠-٢٩).

5. نماذجُ من عداوة المشركين للمؤمنين (٣٠-٤٠).

6. توزيعُ غنائمِ (بدر) مع التذكير بما دار في المعركة (٤١-٤٤).

* قوانينُ مادية {وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اْسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٖ}:

7. من شروط النصر، وأسباب الهزيمة (٤٥-٤٩).

8. نماذجُ من تعذيب الله للكافرين (٥٠-٥٤).

9. قواعد السلم والحرب والمعاهَدات الدولية (٥٥-٦٣).

10. وَحْدة الصف، والتخفيف في القتال (٦٤-٦٦).

11. العتاب في أُسارى (بدر) (٦٧- ٧١).

12. قواعدُ في علاقة المجتمع الإسلامي بغيره (٧٢-٧٥).

ينظر: "التفسير الموضوعي للقرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (3 /131).

افتُتِحت السُّورةُ بمقصدٍ عظيم؛ وهو بيانُ أحكامِ (الأنفال)، والأمرُ بتقوى الله وطاعتِه وطاعة رسوله، في ذلك وغيره، وأمرُ المسلمين بإصلاح ذاتِ بينهم، وأن ذلك من مقوِّمات معنى الإيمان الكامل، واشتمَلتْ على تذكيرِ النبي ﷺ بنعمةِ الله عليه إذ أنجاه من مكرِ المشركين به بمكَّةَ، وخلَّصه من عنادِهم. ثمَّ قصَدتْ دعوةَ المشركين للانتهاء عن مناوأةِ الإسلام، وإيذانِهم بالقتال، والتحذيرِ من المنافقين، وضربِ المَثَل بالأُمم الماضية التي عانَدتْ رُسُلَ الله ولم يشكروا نعمةَ الله، كما قصَدتْ بيانَ أحكام العهد بين المسلمين والكفار، وما يَترتَّب على نقضِهم العهدَ، ومتى يحسُنُ السلمُ.

ينظر: "التحرير والتنوير" لابن عاشور (9 /248).