ترجمة سورة إبراهيم

Turkish - Turkish translation

ترجمة معاني سورة إبراهيم باللغة التركية من كتاب Turkish - Turkish translation.

Ibrahim Suresi


Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptir ki, insanlari Rablerinin izni ile karanliklardan aydinliga, her seye galip ve hamde lâyik olan Allah'in yoluna çikarman için onu sana indirdik.

O Allah'in (yolu) ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Siddetli bir azabdan dolayi vay kâfirlerin haline!

Onlar, o kimselerdir ki dünya hayatini ahirete tercih ederler, (insanlari) Allah'in yolundan çevirirler ve onun egrilmesini isterler. Iste bunlar, çok büyük bir sapiklik içindedirler.

Biz, her peygamberi, ancak bulundugu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçik anlatsin. Bu itibarla Allah diledigini sapiklikta birakir, diledigini de hidayete erdirir. O her seye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.

And olsun ki Musa'yi âyetlerimizle gönderdik. Ona söyle dedik: Kavmini karanliklardan aydinliga çikar, onlara Allah'in (felaket) günlerini hatirlat. Süphe yok ki bunda her sabredip sükreden için nice ibretler vardir.

Musa kavmine demisti ki: "Allah'in üzerinizdeki nimetini hatirlayin. Çünkü O, bir vakit sizi Firâvun ailesinden kurtardi. Onlar sizi iskencenin en kötüsüne sürüyorlar ve ogullarinizi kesip kadinlarinizi da diri birakiyorladi. Ve bunda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardir."

Ve hatirlayin ki Rabbiniz size söyle bildirmisti: Yüceligim hakki için sükrederseniz elbette size (nimetimi) artiririm ve eger nankörlük ederseniz hiç süphesiz azabim çok siddetlidir.

Musa dedi ki: Siz ve yeryüzünde bulunanlarin hepsi nankörlük etseniz, iyi biliniz ki Allah hepinizden zengindir, hamdedilmeye layiktir.

Sizden öncekilerin; Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Onlari, Allah'tan baskasi bilmez. Peygamberleri onlara mucizeler getirdi de onlar ellerini agizlarina koydular ve dediler ki: "Biz sizinle gönderileni inkâr ettik ve bizi çagirdiginiz seyden de süphe ve endise içindeyiz."

Peygamberleri dedi ki: "Gökleri ve yeri yaratan, Allah hakkinda da süphe mi var? O, sizi günahlarinizi bagislamak için çagiriyor ve belirlenmis bir süreye kadar size müsade ediyor." Onlar da: "Siz sadece bizim gibi bir insansiniz, bizi babalarimizin taptiklarindan alikoymak istiyorsunuz. O halde bize apaçik bir delil getirin!" dediler.

Peygamberleri onlara dediler ki: "(Evet) biz ancak sizin gibi bir insaniz, ama Allah kullarindan diledigine nimetini lütfeder. Ve Allah'in izni olmadikça bizim size bir delil getirmemize imkan yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansinlar.

Bize yollarimizi göstermisken neden biz Allah'a dayanip güvenmeyelim? Elbette bize yaptiginiz eziyetlere katlanacagiz. Tevekkül edenler yalniz Allah'a tevekkül etsinler."

Inkâr edenler peygamberlerine dediler ki: "Ya sizi mutlaka yurdumuzdan çikaracagiz, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zâlimleri mutlaka helak edecegiz" diye vahyetti.

Ve Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerlestirecegiz. Bu, makamimdan ve tehdidimden korkan içindir.

(Peygamberler, düsmanlarina karsi) fetih istediler, ve her zorba inatçi hüsrana ugradi.

Ardindan da Cehennem vardir, orada kendisine irinli su içirilecektir.

Onu yutmaya çalisacak, fakat bogazindan geçiremeyecek ve her yandan ona ölüm gelecek, fakat o ölemez. Arkasindan da çetin bir azab gelecektir.

Rabblerini inkâr edenlerin durumu tipki firtinali bir günde rüzgarin siddetle savurdugu bir küle benzer. Kazandiklarindan hiçbir seyi elde edemezler. Iste asil uzak sapiklik budur.

Gökleri ve yeri gerçekten Allah'in yarattigini görmedin mi? O dilerse sizi yok edip yepyeni bir halk getirir.

Bu, Allah'a göre önemli bir sey degildir.

(Kiyamet günü) Insanlarin hepsi Allah'in huzuruna çikacaklar. Ve zayiflar büyüklük taslayanlara söyle diyecekler: "Bizler, sizlere uymustuk. Simdi siz, Allah'in azabindan en ufak bir seyi bizden savabilir misiniz?" Onlar da diyecekler ki: "Allah bizi hidayete erdirseydi, biz de size dogru yol gösterirdik. Artik simdi bizler sizlansak da sabretsek de birdir. Çünkü kaçacak yerimiz yoktur."

Is bitince seytan onlara söyle diyecek: "Süphesiz ki Allah size gerçek olani vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydim! Zaten benim size karsi bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çagirdim, siz de geldiniz. O halde beni kinamayin, kendi kendinizi kinayin! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak kosmanizi da kabul etmemistim." Dogrusu zalimler için aci bir azab vardir!

Iman edip salih ameller isleyenler ise, Rablerinin izniyle içinde sürekli kalacaklari ve altindan irmaklar akan cennetlere konulurlar. Oradaki dirlik temennileri "selâm!"dir.

Görmedin mi? Allah nasil bir misal verdi. Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dallari gökte olan güzel bir agaç gibidir.

(O agaç) Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. Ögüt alsinlar diye Allah insanlara böyle misaller verir.

Kötü sözün durumu da, yerden koparilmis, kökü olmayan kötü bir agaca benzer.

Allah, iman edenleri, dünya hayatinda da, ahirette de saglam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de saptirir ve Allah, diledigini yapar.

Allah'in nimetlerine nankörlükle karsilik veren ve sonunda milletlerini helak yurduna konduranlari görmedin mi?

Onlar, cehenneme girecekler. O ne kötü karargâhtir.

Allah'in yolundan saptirmak için Allah'a esler kostular. De ki: "Simdilik egleniniz! Çünkü varacaginiz yer atestir. "

(Ey Muhammed!) Iman eden kullarima söyle: "Namazi dosdogru kilsinlar, alis-veris ve dostlugun olmadigi bir günün gelmesinden önce, kendilerine verdigimiz riziktan açik ve gizli (Allah için) harcasinlar."

Allah öyle bir Allah'tir ki; gökleri ve yeri yaratti, gökten su indirdi, onunla size rizik olarak çesitli meyveler çikardi; emri geregince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, irmaklari da emrinize verdi.

Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay ve günesi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi.

O, Kendisinden isteyebileceginiz her seyi size verdi. Allah'in nimetini saymak isterseniz sayamazsiniz! Dogrusu insan çok zalim, çok nankördür.

Hatirla ki; Bir zaman Ibrahim söyle demisti: "Rabbim! Bu sehri güvenli kil! Beni ve ogullarimi putlara tapmaktan uzak tut!

"Rabbim! Çünkü onlar (putlar) insanlardan birçogunun sapmasina sebep oldular. Simdi kim bana uyarsa, o bendendir; kim bana karsi gelirse, artik sen gerçekten çok bagislayan ve çok merhamet edensin.

"Rabbimiz! Ben çocuklarimdan bir kismini namazi dosdogru kilmalari için, senin Beyt-i Haram'inin yaninda, ekinsiz bir vadiye yerlestirdim. Artik sen de insanlardan bir kismini onlara meylettir. Ve onlari bazi meyvelerle riziklandir ki sükretsinler.

"Ey Rabbimiz! Sen bizim gizledigimizi de açiga vurdugumuzu da süphesiz bilirsin. Çünkü yerde ve gökte, hiçbir sey Allah'tan gizli kalmaz.

"Ihtiyarlik halimde bana Ismail'i ve Ishak'i lutfeden Allah'a hamd olsun. Süphesiz ki Rabbim duami çok iyi isitir.

"Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazini dosdogru kilanlardan eyle! Ey Rabbimiz! duami kabul et!

"Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekilecegi günde beni, ana-babami ve müminleri bagisla!"

Ey Peygamber! Sakin zalimlerin yaptiklarindan Allah'in gâfil oldugunu sanma! Ancak Allah, onlarin cezalarini, gözlerin disa firlayacagi güne erteler.

O gün, baslarini dikerek kosacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bombos kalacaktir.

Ey Peygamber! Insanlari, azabin gelecegi gün ile korkut. O gün, zalimler söyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakin bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalim ve peygamberlere tâbi olalim." Onlara: "Daha önce ahirete intikal etmeyeceginize dair yemin etmemis miydiniz?" denilir.

Siz, kendilerine zulmedenlerin yurtlarinda oturdunuz. Onlara nasil azab ettigimiz size apaçik belli oldu. Ve size misaller de vermistik.

Gerçekten onlar çesitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katinda da onlara hilelerine karsi azab var; isterse onlarin hileleri daglari yerinden oynatacak olsun

O halde sakin Allah'in peygamberlerine olan vaadinden cayacagini sanma! Süphesiz Allah her seye galiptir, intikam sahibidir.

O gün yeryüzü bir baska yere, gökler, baska göklere çevirilecek ve bütün varliklar, kabirlerinden çikip bir ve gücüne karsi durulmaz olan Allah'in huzuruna toplanacaklardir.

O gün, suçlularin zincire vurulmus oldugunu görürsün.

Gömlekleri katrandandir ve yüzlerini ates kaplar.

Çünkü Allah, herkesi kazandigi ile cezalandiracaktir. Gerçekten Allah, hesabi çabuk görendir.

Bu Kur'ân, kendisiyle uyarilsinlar, Allah'in ancak bir tek ilâh oldugunu bilsinler ve akil sahipleri ögüt alsinlar diye insanlara gönderilmis bir tebligdir.
سورة إبراهيم
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورةُ (إبراهيمَ) مِن السُّوَر المكية، وجاءت هذه السورةُ الكريمة على ذِكْرِ مسائل الاعتقاد، والتوحيد، وآياتِ الله عز وجل في هذا الكونِ، كما دعَتْ إلى اتباع الدِّين الخالص: {مِلَّةَ ‌إِبْرَٰهِيمَ ‌حَنِيفٗاۖ}، وقد سُمِّيتْ باسمه عليه السلام، ودعت إلى اتباع الطريق الحقِّ التي دعا إليها كلُّ الأنبياء، كما أورَدتْ ذِكْرَ الجنة والنار، وحال كلٍّ من الفريقين؛ ترغيبًا في الاتباع والطاعة، وترهيبًا عن المعصية والمخالفة، واحتوت على ذِكْرِ عظمة الله في هذا الكونِ الفسيح؛ تثبيتًا للنبيِّ صلى الله عليه وسلم، ومَن والاه.

ترتيبها المصحفي
14
نوعها
مكية
ألفاظها
831
ترتيب نزولها
72
العد المدني الأول
54
العد المدني الأخير
54
العد البصري
51
العد الكوفي
52
العد الشامي
55

* قوله تعالى: {يُثَبِّتُ اْللَّهُ اْلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِاْلْقَوْلِ اْلثَّابِتِ فِي اْلْحَيَوٰةِ اْلدُّنْيَا وَفِي اْلْأٓخِرَةِۖ} [إبراهيم: 27]:

عن البَراءِ بن عازبٍ رضي الله عنهما، قال: «نزَلتْ في عذابِ القَبْرِ، فيقال له: مَن رَبُّك؟ فيقول: رَبِّي اللهُ، ونَبيِّي محمَّدٌ ﷺ؛ فذلك قولُهُ عز وجل: {يُثَبِّتُ اْللَّهُ اْلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِاْلْقَوْلِ اْلثَّابِتِ فِي اْلْحَيَوٰةِ اْلدُّنْيَا وَفِي اْلْأٓخِرَةِۖ} [إبراهيم: 27]». أخرجه مسلم (٢٨٧١).

* سورة (إبراهيمَ):

سُمِّيتْ سورة (إبراهيمَ) بذلك؛ لأنها تحدَّثتْ - بشكل رئيسٍ - عن سيدنا (إبراهيمَ) عليه السلام، وعَلاقةِ ذلك بالتوحيد.

جاءت موضوعاتُ سورة (إبراهيم) على النحوِ الآتي:

1. منزلة القرآن الكريم، وحُجِّيته على الناس جميعًا (١-٤).

2. دعوة الرُّسل في الإخراج من الظُّلمات إلى النور (٥-٨).

3. استفتاح الرسل بالنصر على أعدائهم (للدعاة) (٩-١٨).

4. نعيم أهل الجنة، وعذاب أهل النار (١٩- ٣١).

5. عظمة الله في الكون، ونِعَمُه على خَلْقه (٣٢- ٣٤).

6. نبأ إبراهيم عليه السلام في دعوته (٣٥- ٤١).

7. صُوَر من مشاهدِ يوم القيامة (٤٢-٥٢).

ينظر: "التفسير الموضوعي للقرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (4 /1).

مقصودُ سورة (إبراهيمَ) هو التوحيدُ، وبيانُ أن هذا الكتابَ غايةُ البلاغ إلى الله؛ لأنه كافل ببيان الصراط الدالِّ عليه، المؤدي إليه، وأدلُّ ما فيها على هذا المَرامِ: قصةُ (إبراهيم) عليه السلام.

أما أمرُ التوحيد في قصة (إبراهيم) عليه السلام: فواضحٌ في آيات كثيرة من القرآن، والتوحيدُ هو ملَّةُ (إبراهيمَ) عليه السلام، التي حكَم اللهُ تعالى على مَن رَغِب عنها بقوله: {وَمَن ‌يَرْغَبُ ‌عَن مِّلَّةِ إِبْرَٰهِـۧمَ إِلَّا مَن سَفِهَ نَفْسَهُۥۚ} [البقرة: 130]. وقال الله تعالى في هذه السُّورةِ مبينًا حِرْصَ (إبراهيمَ) عليه السلام على التوحيد: {وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِيمُ رَبِّ اْجْعَلْ هَٰذَا اْلْبَلَدَ ءَامِنٗا وَاْجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ اْلْأَصْنَامَ (35) ​رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرٗا مِّنَ اْلنَّاسِۖ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُۥ مِنِّيۖ وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ (36)} [إبراهيم: 35-36].

وأما أمرُ الكتاب: فلأنه من جملةِ دعائه لذريتِه الذين أسكَنهم عند البيت المُحرَّم؛ ذريةِ (إسماعيلَ) عليه السلام: {رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ}[سورة البقرة: 129].

ينظر: "مصاعد النظر للإشراف على مقاصد السُّور" للبقاعي (2 /198).