ترجمة سورة القمر

الترجمة التركية - شعبان بريتش

ترجمة معاني سورة القمر باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش.
من تأليف: شعبان بريتش .

Kıyamet yaklaştı. Ay yarıldı.
Ama onlar, bir ayet/delil görseler yüz çevirip: "Sürüp giden bir sihir" derler.
Yalanlayıp, heveslerine uydular. Oysa her işin ulaşacağı bir yer vardır.
Muhakkak, (onları bu hallerinden) korkutup, vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.
(Kur'an) büyük bir hikmettir. Fakat uyarılar bir yarar sağlamadı.
Onlardan yüz çevir. O gün çağırıcı onları korkunç olan, nahoş bir şeye çağırır.
Gözleri yere yıkık çekirgeler gibi yayılmış kabirlerinden çıkarlar.
O çağırana koşarak… Kâfirler: "Bu, zor bir gün!" derler.
Onlardan önce Nuh kavmi de yalanladı. Kulumuzu yalanladılar da mecnun (cinlenmiş) dediler. O (davetinden) alıkoymaya kalkışıldı.
O da: Ben yenik düştüm, bana yardım et, diye Rabbine dua etti.
Bunun üzerine biz de göğün kapılarını şiddetle boşanan sulara açtık.
Yerden de pınarlar fışkırttık. Böylece sular takdir edilen bir iş için birleşti.
Onu gözümüzün önünde akıp giden tahta ve mıhtan yapılmış (gemide) taşıdık.
Gözlerimizin önünde akıp gitti. Küfredilen (Nuh’a) bir mükâfat olarak.
Onu bir ayet (işaret) olarak bırakmıştık. İbret alan var mı?
Azabım ve uyarılarım nasılmış?
Andolsun ki Kur’an’ı da okunması/düşünülmesi için kolaylaştırdık, öğüt alan var mı?
Âd da (Hud'u) yalanlamıştı. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
Biz onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu sert bir rüzgar gönderdik.
Sanki kökünden sökülmüş hurma ağacının kökleri gibi insanları yerlerinden koparıp atıyordu.
Azabım ve uyarılarım nasılmış?
Andolsun ki Kur’an’ı da okunması/düşünülmesi olması için kolaylaştırdık, öğüt alan var mı?
Semûd da o uyarıları yalanladılar.
İçimizden bir adama mı uyacağız? O vakit sapıtmış ve delilik etmiş oluruz, dediler.
Aramızdan, vahiy ona mı gönderilmiş? Hayır! O, yalancı küstahın biridir.
Yarın onlar kimin yalancı küstah olduğunu görecekler.
Biz onları fitne olsun diye dişi deveyi gönderiyoruz. Onları gözet ve sabret!
Onlara suyun aralarında taksim edildiğini de haber ver. Su içme sırası gelen hazır bulunsun.
Arkadaşlarını çağırdılar, o da elini uzatıp deveyi kesti.
Bak şimdi, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
Onların üstüne tek bir çığlık gönderdik. Hemen hayvan ağılına (çit olarak) konan kuru ot gibi oluverdiler.
Andolsun ki Kur’an’ı da okunması/düşünülmesi için kolaylaştırdık, öğüt alan var mı?
Lût’un kavmi de o uyarıları yalanladılar.
Biz de üzerlerine taş yağdıran fırtına gönderdik. Ancak Lût’un ailesini, seher vakti kurtarmıştık.
Katımızdan bir nimet olarak… Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
Lût, onları şiddetli azabımız hakkında uyarmıştı. Ama onlar, uyarıları şüphe ile karşıladılar.
Onlar Lut'un misafirlerine karşı kötülük yapmayı/elde etmeyi istediler. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).
Andolsun ki bir sabah erkenden, daim bir azap çöküverdi.
Tadın azabımı ve tehdidimi!
Andolsun ki Kur’an’ı da okunması/düşünülmesi için kolaylaştırdık, öğüt alan var mı?
Firavun Hânedanı'na da uyarıcılar gelmişti.
Bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü olanın yakalamasıyla yakalayıverdik.
Sizin kâfirleriniz, onlardan daha mı iyi? Yoksa kitaplarda sizin için bir berat/kurtuluş mu var?
Yoksa onlar: Biz, yenilmez bir toplumuz mu diyorlar?
Bu topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
Onlara asıl vadedilen kıyamettir. Kıyamet daha korkunç ve daha acıdır.
Şüphesiz günahkârlar sapıklık ve çılgın alev içindedirler.
O gün Cehennem'e yüzüstü sürüleceklerdir. Tadın ateşin dokunuşunu!
Biz her şeyi bir kaderle yarattık.
Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir.
Andolsun ki benzerlerini helak ettik. İbret alan var mı?
Onların yaptıkları her şey kitaplarda (kayıtlardadır).
Büyük, küçük; satır satır...
Takva sahipleri Cennetlerde ve ırmaklar içindedir.
Güçlü bir hükümdarın hak meclisindedirler.
سورة القمر
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورة (القَمَر) من السُّوَر المكية، نزلت بعد سورة (الطارق)، وقد افتُتحت ببيانِ اقتراب أمر الله؛ من تحقُّقِ وقوع الساعة وشِدَّة اقترابها، وتقسيم الناس في جزائهم إلى أهلِ الجِنان، وأهل النِّيران والخسران؛ من خلال قصِّ سِيَرِ بعض الأنبياء، وقد كان صلى الله عليه وسلم يَقرأ سورة (القمر) في عيدَيِ الفطر والأضحى.

ترتيبها المصحفي
54
نوعها
مكية
ألفاظها
342
ترتيب نزولها
37
العد المدني الأول
55
العد المدني الأخير
55
العد البصري
55
العد الكوفي
55
العد الشامي
55

* قوله تعالى: {اْقْتَرَبَتِ اْلسَّاعَةُ وَاْنشَقَّ اْلْقَمَرُ ١ وَإِن يَرَوْاْ ءَايَةٗ يُعْرِضُواْ وَيَقُولُواْ سِحْرٞ مُّسْتَمِرّٞ} [القمر: 1-2]:

عن أنسِ بن مالكٍ رضي الله عنه، قال: «سألَ أهلُ مكَّةَ النبيَّ ﷺ آيةً، فانشَقَّ القمرُ بمكَّةَ مرَّتَينِ؛ فنزَلتِ: {اْقْتَرَبَتِ اْلسَّاعَةُ وَاْنشَقَّ اْلْقَمَرُ} [القمر: 1] إلى قولِه: {سِحْرٞ مُّسْتَمِرّٞ} [القمر: 2]، يقولُ: ذاهبٌ». أخرجه الترمذي (٣٢٨٦).

* قوله تعالى: {يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي اْلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُواْ مَسَّ سَقَرَ ٤٨ إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَٰهُ بِقَدَرٖ} [القمر: 48-49]:

عن أبي هُرَيرةَ رضي الله عنه، قال: «جاء مشرِكو قُرَيشٍ يُخاصِمون رسولَ اللهِ ﷺ في القَدَرِ؛ فنزَلتْ: {يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي اْلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُواْ مَسَّ سَقَرَ ٤٨ إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَٰهُ بِقَدَرٖ} [القمر: 48-49]». أخرجه مسلم (٢٦٥٦).

* سورة (القمر):

سُمِّيت سورةُ (القمر) بذلك؛ لافتتاحها بذكرِ انشقاق القمر، وهي معجزةٌ من معجزات النبي صلى الله عليه وسلم.

* كان صلى الله عليه وسلم يقرأ سورة (القمر) في عيدَيِ الفطر والأضحى:

عن عُبَيدِ اللهِ بن عبدِ اللهِ: «أنَّ عُمَرَ بنَ الخطَّابِ سألَ أبا واقدٍ اللَّيْثيَّ: ما كان رسولُ اللهِ ﷺ يَقرأُ في الفِطْرِ والأضحى؟ قال: كان النبيُّ ﷺ يَقرأُ بـ {قٓۚ وَاْلْقُرْءَانِ اْلْمَجِيدِ}، و{اْقْتَرَبَتِ اْلسَّاعَةُ وَاْنشَقَّ اْلْقَمَرُ}». أخرجه ابن حبان (2820).

1. المقدمة (١-٥).

2. إنذارٌ ووعيد (٦-٨).

3. عاقبة قوم نوحٍ (٩-١٧).

4. عاقبة عادٍ (١٨-٢٢).

5. عاقبة ثمودَ (٢٣-٣٢).

7. عاقبة قوم لوطٍ (٣٣-٤٠).

8. عاقبة المكذِّبين من آلِ فرعون (٤١-٤٢).

9. تعقيبٌ وختام (٤٣-٥٥).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (7 /515).

مقصدُ السورة بيانُ أمر الساعة، وتحقُّق وقوعها، وشدة قُرْبه، وإثباتُ الجزاء للمؤمنين بالجنان، وللكافرين بالنِّيران والخسران، ويشير ابن عاشور إلى مقصدها بقوله: «تسجيل مكابَرة المشركين في الآيات البيِّنة.

وأمرُ النبي صلى الله عليه وسلم بالإعراض عن مكابَرتهم.

وإنذارُهم باقتراب القيامة، وبما يَلقَونه حين البعث من الشدائد.

وتذكيرهم بما لَقِيَتْه الأُمَمُ أمثالهم من عذاب الدنيا لتكذيبهم رُسُلَ الله، وأنهم سيَلقَون مثلما لَقِيَ أولئك؛ إذ ليسوا خيرًا من كفار الأمم الماضية.

وإنذارهم بقتالٍ يُهزَمون فيه، ثم لهم عذابُ الآخرة، وهو أشد.

وإعلامهم بإحاطة الله علمًا بأفعالهم، وأنه مُجازيهم شرَّ الجزاء، ومُجازٍ المتقين خيرَ الجزاء.

وإثبات البعث، ووصف بعض أحواله.

وفي خلال ذلك، تكريرُ التنويه بهَدْيِ القرآن وحِكْمته». "التحرير والتنوير" لابن عاشور (27 /166).

وينظر: "مصاعد النظر للإشراف على مقاصد السور" للبقاعي (3 /40).