ترجمة سورة الدّخان

الترجمة التركية - شعبان بريتش

ترجمة معاني سورة الدّخان باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش.
من تأليف: شعبان بريتش .

Hâ mîm.
Apaçık kitaba andolsun ki..
Biz onu, mübarek bir gecede indirdik. Biz, uyaranlarız.
O gece, her hikmetli iş ayrılır.
Tarafımızdan bir emir ile biz, (rasûller) gönderenleriz.
Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, herşeyi işitendir, bilendir.
Göklerin, yerin ve arasındakilerin Rabbidir. Eğer gerçekten bilenler iseniz.
O’ndan başka (hak) ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz, sizden önceki atalarınızın da Rabbidir.
Fakat, onlar şüphe içinde oynayıp eğlenirler.
Göğün apaçık bir duman getireceği günü gözle!
İnsanları bürür. Bu, acı bir azaptır.
Rabbimiz! Azabı bizden kaldır, biz iman eden kimseleriz.
Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine apaçık bir rasûl gelmişti.
Sonra ondan yüz çevirmişler ve: Öğretilmiş bir mecnun/deli demişlerdi.
Biz, azabı biraz kaldırırız, siz de tekrar dönersiniz.
Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette intikam alacağız.
Onlardan önce Firavun kavmini de imtihan etmiştik. Onlara şerefli bir elçi gelmişti.
Allah’ın kullarını (İsrailoğulları'nı) bana bırakın/teslim edin. ben güvenilir bir peygamberim, demişti.
Allah’a karşı üstünlük taslamayın. Ben size apaçık bir delil getiriyorum.
Ve ben, beni taşlamanızdan sizin de Rabbiniz olan Rabbime sığındım.
Eğer bana iman etmediyseniz, benden uzak durun.
Musa: Bunlar, günahkâr bir toplumdur, diyerek Rabbine dua etmişti.
Kullarımı geceleyin yola çıkar, siz takip olunacaksınız.
Denizi açık olarak bırak! Şüphesiz onlar, suda boğulacak bir ordudur.
Onlar nice bahçeleri ve pınarları terkettiler.
Ekinleri güzel konakları...
İçinde eğlenip durdukları nimetleri...
İşte böyle... Onu bir başka topluma miras bıraktık.
Onlara ne gök ağladı, ne de yer! Hiç bekletilmediler.
İsrailoğulları'nı da alçaltıcı azaptan kurtarmıştık.
Firavundan... Çünkü o, haddi ululuk taslayan bir kimse idi.
Onları bir ilim üzere alemler karşı seçkin kıldık.
Onlara, içlerinde apaçık imtihanlar olan ayetler verdik.
Bunlar ise diyorlar ki:
Bir defa öldükten sonra başka bir şey yoktur. Biz, yeniden diriltilecek de değiliz.
Doğru söyleyenler iseniz, haydi babalarımızı getirin.
Onlar mı hayırlı; yoksa Tubba halkı ve onlardan öncekiler mi? Biz, onları helak ettik. Çünkü suçlu idiler.
Biz gökleri, yeri ve arasındakileri oyuncular olarak yaratmadık.
Onları ancak hak ile yarattık. Fakat, onların çoğu bilmez.
Hüküm günü, onların hepsine söz verilen vakittir.
O gün, dostun dosta hiçbir şekilde faydası olmaz. Onlara yardım da olunmaz.
Allah’ın merhamet ettikleri dışında. Çünkü O, çok güçlüdür, çok merhametlidir.
Zakkum ağacı...
Günahkârın yemeğidir.
Maden eriyiği gibi karınlarda kaynar durur.
Kaynar suyun kaynadığı gibi...
Onu şiddetle tutun, Cehennem'in ortasına atın.
Sonra kaynar su azabından başından aşağı boşaltın.
Tat bunu! Hani sen güçlü ve şerefliydin.
İşte bu sizin hakkında şüphe ettiğiniz şeydir.
Takva sahipleri ise, onlar güvenli bir makamdadırlar.
Cennet'lerde ve pınarlarda...
Halis ipek ve parlak atlastan elbiseler giyerek, karşılıklı otururlar.
İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
Orada güven içinde her meyveyi isterler.
İlk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Onlar cehennem azabından korunmuştur.
Rabbinden bir lütuf olarak. İşte büyük kurtuluş budur.
Öğüt alsınlar diye onu senin dilin ile kolaylaştırdık.
O halde bekle! Zaten onlar da bekliyorlar.
سورة الدخان
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورةُ (الدُّخَان) من السُّوَر المكية، وقد احتوت على ذِكْرِ علامةٍ من العلامات الكبرى ليومِ القيامة؛ وهي دُخَانٌ يملأ ما بين السماءِ والأرض يغشى الناسَ، وفي ذلك تحذيرٌ للكفار من هلاك قريب، وترهيبٌ لهم من مصيرٍ مَهُول، ودعوةٌ لهم إلى العودة إلى طريق الله، والاستجابةِ لأمره، وتركِ ما هم عليه من تكبُّرٍ وكفر، وخُتمت السورة بالترغيب فيما يَلْقاه المؤمنُ من عطاء الله، والخيرِ الذي عنده، وكلُّ هذا دعوةً للكفار للإيمان، وتثبيتًا للمؤمنين على إيمانهم.

ترتيبها المصحفي
44
نوعها
مكية
ألفاظها
346
ترتيب نزولها
64
العد المدني الأول
56
العد المدني الأخير
56
العد البصري
57
العد الكوفي
59
العد الشامي
56

* قوله تعالى: {يَوْمَ نَبْطِشُ اْلْبَطْشَةَ اْلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ} [الدخان: 16]:

عن عبدِ اللهِ بن مسعودٍ رضي الله عنه، قال: «إنَّما كان هذا لأنَّ قُرَيشًا لمَّا استعصَوْا على النبيِّ صلى الله عليه وسلم، دعَا عليهم بسِنِينَ كَسِنِي يوسُفَ، فأصابَهم قَحْطٌ وجَهْدٌ حتى أكَلوا العِظامَ، فجعَلَ الرجُلُ ينظُرُ إلى السماءِ فيَرى ما بَيْنَه وبينها كهيئةِ الدُّخَانِ مِن الجَهْدِ؛ فأنزَلَ اللهُ تعالى: {فَاْرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي اْلسَّمَآءُ بِدُخَانٖ مُّبِينٖ ١٠ يَغْشَى اْلنَّاسَۖ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٞ} [الدخان: 10-11]، قال: فأُتِيَ رسولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم، فقيل له: يا رسولَ اللهِ، استَسْقِ اللهَ لِمُضَرَ؛ فإنَّها قد هلَكتْ، قال: «لِمُضَرَ؟ إنَّك لَجريءٌ»، فاستَسقى لهم؛ فَسُقُوا؛ فنزَلتْ: {إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ} [الدخان: 15]، فلمَّا أصابَتْهم الرَّفاهيَةُ، عادُوا إلى حالِهم حينَ أصابَتْهم الرَّفاهيَةُ؛ فأنزَلَ اللهُ عز وجل: {يَوْمَ نَبْطِشُ اْلْبَطْشَةَ اْلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ} [الدخان: 16]، قال: يَعنِي: يومَ بَدْرٍ». أخرجه البخاري (٤٨٢١).

* سورة (الدُّخَان):

سُمِّيت سورة (الدُّخَان) بهذا الاسم؛ لورودِ لفظ (الدُّخَان) فيها في قوله تعالى: {فَاْرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي اْلسَّمَآءُ بِدُخَانٖ مُّبِينٖ} [الدخان: 10].

مقصدُ سورة (الدُّخَان) هو الإنذار بالهلاكِ والعذاب لكلِّ مَن أعرض عن هذا الكتابِ الحكيم، ولم يَقبَلْ ما أُرسِل به مُحمَّدٌ صلى الله عليه وسلم، وفي هذا دعوةٌ للكفار إلى العودة إلى الحقِّ واتباع هذا الدِّين قبل أن يَنزِلَ بهم العذاب، كما أن فيه إقامةَ الحُجَّة بتمام البلاغ.

ينظر: "مصاعد النظر للإشراف على مقاصد السور" للبقاعي (2 /471).