ترجمة سورة الطور

Turkish - Turkish translation

ترجمة معاني سورة الطور باللغة التركية من كتاب Turkish - Turkish translation.

Tur Suresi


Andolsun Tûr'a,

(2-3) Yayilmis ince deri üzerine, satir satir yazilmis kitaba,

(2-3) Yayilmis ince deri üzerine, satir satir yazilmis kitaba,

Ma'mur eve,

Yükseltilmis tavana,

Kaynatilmis denize, (andolsun ki)

Rabbinin azabi mutlaka vuku bulacaktir.

Ona engel olacak (hiçbir sey de) yoktur.

O gün gök, bir çalkanis çalkalanir

Daglar da bir yürüyüs yürür.

Vay haline o gün yalanlayanlarin!

Ki onlar, daldiklari bir batak (bâtil)da oynayip duruyorlar.

O gün onlar cehennem atesine itilip kakilacaklar.

(Onlara): "Iste yalanlayip durdugunuz ates budur" (denilecek).

"Bu da mi bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?

Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artik sizin için birdir. Siz hep yaptiklariniza göre cezalandirilacaksiniz" (denilecek).

Süphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.

Rablerinin kendilerine verdigi ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onlari, cehennem azabindan korumustur.

(Onlara): "Yaptiklariniza karsilik afiyetle yeyin, için" (denilir.)

Sira sira dizilmis koltuklara yaslanirlar. Ayrica biz onlari ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.

Iman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); iste biz, onlarin nesillerini de kendilerine kattik. Kendilerinin amellerinden birsey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandigina baglidir.

Onlara canlarinin istedigi meyvalar ve etlerden bol bol verdik.

Orada bir kadeh kapisirlar ki, onda ne bir saçmalama vardir, ne de günaha sokma.

Kendilerine ait bir takim hizmetçiler de onlarin etrafinda dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmis inci gibidirler.

Birbirlerine yönelip soruyorlar.

Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatinda) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardik".

"Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine isleyen (kavurucu) azabdan korudu."

"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvariyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."

(Ey Muhammed!) sen hatirlat, ögüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.

Yoksa onlar (senin için): "Bir sâirdir, zamanin felaketlerine çarpilmasini gözetliyoruz." mu diyorlar?

De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Onlarin akillari mi bunu emreder yoksa onlar azgin bir topluluk mudur?

Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayir onlar inanmiyorlar.

Eger dogru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.

Yoksa onlar, hiçbir sey olmadan (yani yaraticisiz) mi yaratildilar? Yoksa kendileri yaratici midirlar?

Yoksa gökleri ve yeri onlar mi yarattilar? Hayir, onlar düsünüp hakikati anlamazlar.

Yoksa Rabbinin hazineleri onlarin yaninda midir? Yahut hâkim (her seyin yöneticisi) kendileri midir?

Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çikip sirlari) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açik bir delil getirsin.

Demek kizlar O'na, ogullar size öyle mi?

Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar agir bir borç altinda mi kaliyorlar?

Yoksa gayb kendilerinin yaninda da onlar mi yaziyorlar?

Yoksa bir tuzak mi kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzaga düseceklerdir.

Yoksa onlarin Allah'tan baska bir ilâhi mi var? Allah, onlarin ortak kostuklari seylerden uzaktir.

Gökten bir parçanin düstügünü görseler, "Üst üste yigilmis bulutlardir." derler.

Artik çarpilacaklari günlerine kavusuncaya kadar onlari (kendi hallerine) birak.

O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydasi olmayacak ve hiçbir sekilde yardim da görmeyeceklerdir.

Süphesiz o zulmedenlere ondan baska da azab vardir. Fakat çoklari bilmezler.

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktigin zaman Rabbini hamd ile tesbih et.

Gecenin bir kisminda ve yildizlarin batisinda da O'nu tesbih et
سورة الطور
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورة (الطُّور) من السُّوَر المكية، نزلت بعد سورة (السَّجْدة)، وقد جاءت بتحذيرِ الكافرين من تحقيقِ وقوع العذاب بهم؛ ترهيبًا لهم من عاقبة كفرهم، كما أبانت عن صفاتِ أهل التقوى التي ينبغي أن نتصفَ بها، وبيَّنتْ جزاءَ الكفار، وسُوءَ عاقبتهم التي ينبغي أن نَحذَرَ منها، و(الطُّور): هو اسمُ الجبل الذي كلَّم اللهُ عليه موسى عليه السلام.

ترتيبها المصحفي
52
نوعها
مكية
ألفاظها
312
ترتيب نزولها
76
العد المدني الأول
47
العد المدني الأخير
47
العد البصري
48
العد الكوفي
49
العد الشامي
49

* سورة (الطُّور):

سُمِّيت سورةُ (الطُّور) بهذا الاسم؛ لافتتاحها بقَسَم الله بـ(الطُّور)، و(الطُّور): هو اسمُ الجبل الذي كلَّم الله عليه موسى عليه السلام.

* كان صلى الله عليه وسلم يقرأُ في المغرب بـ(الطُّور):

عن جُبَيرِ بن مُطعِمٍ رضي الله عنه: «أنَّه سَمِعَ النبيَّ ﷺ يَقرَأُ في المغرِبِ بالطُّورِ». أخرجه ابن حبان (١٨٣٣).

* كان صلى الله عليه وسلم يَقرأ (الطُّور) وهو بجانبِ الكعبة:

عن أمِّ المؤمنين أمِّ سلَمةَ رضي الله عنها، قالت: «شكَوْتُ إلى رسولِ اللهِ ﷺ أنِّي أشتكي، فقال: «طُوفِي مِن وراءِ الناسِ وأنتِ راكبةٌ»، فطُفْتُ ورسولُ اللهِ ﷺ يُصلِّي إلى جَنْبِ البيتِ، يَقرَأُ بـ {اْلطُّورِ * وَكِتَٰبٖ مَّسْطُورٖ}». أخرجه البخاري (٤٨٥٣).

1. تحقيق وقوع العذاب (١-١٦).

2. صفات أهل التقوى (١٧-٢٨).

3. مزاعمُ باطلة (٢٩-٤٦).

4. عاقبة المكذِّبين، وحفظُ الله لرسوله صلى الله عليه وسلم (٤٧-٤٩).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (7 /468).

يقول البِقاعيُّ مشيرًا إلى مقصدها الأعظم - وهو إثبات وقوع العذاب بمَن عصى وكفَر -: «ومقصودها: تحقيقُ وقوع العذاب، الذي هو مضمونُ الوعيد المُقسَم على وقوعه في (الذَّاريَات)، الذي هو مضمون الإنذار المدلول على صدقِه في (ق)، وأنَّ وقوعه أثبَتُ وأمكَنُ من الجبال التي أخبر الصادقُ بسَيْرِها، وجعَل دَكَّ بعضِها آيةً على ذلك، ومِن الكتاب في أثبَتِ أوضاعه؛ لإمكان غَسْلِه وحَرْقِه، ومن البيت الذي يُمكِن عامِرَه وغيرَه إخرابُه، والسقفِ الذي يُمكِن رافِعَه وَضْعُه، والبحرِ الذي يُمكِن مَن سجَرَه أن يُرسِلَه». "مصاعد النظر للإشراف على مقاصد السور" للبقاعي (3 /28).