ترجمة سورة الواقعة

Turkish - Turkish translation

ترجمة معاني سورة الواقعة باللغة التركية من كتاب Turkish - Turkish translation.

Vakia Suresi


Olacak vak'a oldugu zaman

Onun olusunu yalanlayacak kimse yoktur.

O, alçalticidir, yükselticidir.

Yer siddetle sarsildigi

Daglar serpildikçe serpildigi

Dagilip toz duman haline geldigi

Ve sizler üç sinif oldugunuz zaman

Sagin adamlari (var ya) ne mutludurlar onlar!

Solun adamlari ise ne ugursuzdurlar onlar!

Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

Iste o yaklastirilanlar,

Nimet cennetlerindedirler.

Çogu önceki ümmetlerden,

Birazi da sonrakilerden.

(Onlar) cevherlerle islenmis tahtlar üzerindedirler.

Karsilikli olarak onlarin üzerinde yaslanirlar.

Çevrelerinde, ölümsüzlüge ulasmis gençler dolasirlar.

Kaynagindan doldurulmus, testiler, ibrikler ve kadehlerle.

Ondan ne baslari agritilir, ne de akillari giderilir.

Begendikleri meyvalar,

Canlarinin çektigi kus etleri,

Iri gözlü hûriler,

Sakli inciler gibi,

Yaptiklarina karsilik olarak verilir.

Orada bos bir söz ve günaha sokan bir laf isitmezler.

Duyduklari söz, yalniz "selam", "selam" dir.

Sagin adamlari, nedir o sagin adamlari!

Dalbasti kirazlar,

Meyva dizili muzlar,

Uzamis gölgeler,

Fiskiran sular.

Pek çok meyva arasinda,

Tükenmeyen ve yasaklanmayan

Ve yükseltilmis dösekler üstündedirler.

Biz kadinlari yeniden insa ettik (yarattik).

Onlari bâkireler yaptik.

Hep yasit sevgililer,

Sagin adamlari içindir.

Bir çogu öncekilerdendir.

Bir çogu da sonrakilerdendir.

Solun adamlari, nedir o solcular!

Içlerine isleyen bir ates ve kaynar su içinde,

Kapkara dumandan bir gölge altindadirlar.

Ki ne serindir, ne de faydali.

Çünkü onlar bundan önce varlik içinde sefâhete dalmislardi.

Büyük günahi islemekte israr ediyorlardi.

Ve diyorlardi ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yigini olduktan sonra, biz mi bir daha diriltilecegiz?"

"Önceki atalarimizda mi?"

De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"

"Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardir."

Sonra siz, ey sapik yalanlayicilar!

Elbette bir agaçtan, zakkum agacindan yiyeceksiniz.

Karinlarinizi hep onunla dolduracaksiniz.

Üstüne de kaynar su içeceksiniz.

Susuzluk illetine tutulmus develerin içisi gibi içeceksiniz.

Iste ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.

Biz sizi yarattik; tasdik etmeniz gerekmez mi?

Attiginiz meniyi gördünüz mü?

Onu siz mi yaratiyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

Aranizda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.

Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediginiz bir yaratilista tekrar var edelim diye (böyle yapiyoruz).

Andolsun, ilk yaratilisi bildiniz. Düsünüp ibret almaniz gerekmez mi?

Ektiginizi gördünüz mü?

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardik. Hayret eder dururdunuz.

"Dogrusu borç altina girdik."

"Dogrusu, biz yoksul birakildik" (derdiniz).

Içtiginiz suya baktiniz mi?

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

Dileseydik onu tuzlu yapardik. O halde sükretseniz ya!

Bir de o çaktiginiz atesi gördünüz mü?

Onun agacini siz mi yarattiniz, yoksa yaratan biz miyiz?

Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptik.

Öyleyse büyük Rabbinin adini yücelt.

Hayir, yildizlarin yerlerine yemin ederim.

Bilirseniz bu büyük bir yemindir.

O, elbette serefli bir Kur'ân'dir.

Korunmus bir kitaptadir.

Ona temizlenenlerden baskasi el süremez.

(O), âlemlerin Rabbinden indirilmistir.

Simdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

Rizkinizi, yalanlamanizdan ibaret mi kiliyorsunuz?

Can bogaza dayandigi zaman

Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.

Biz ona sizden daha yakiniz, fakat siz görmezsiniz.

Eger cezalandirilmayacak iseniz,

Onu geri çevirsenize; sayet iddianizda dogru iseniz.

Fakat ölen kisiye gelince, eger o rahmete yaklastirilanlardan ise,

Ona rahatlik, güzel rizik ve Naîm cenneti vardir.

Eger O, sagin adamlarindan ise,

"(Ey sagci), sana sagcilardan selam!"

Ama yalanlayici sapiklardan ise;

Iste ona da kaynar sudan bir ziyafet vardir.

Ve cehenneme atilma vardir.

Kesin gerçek budur iste.

Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.
سورة الواقعة
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورة (الواقعة) من السُّوَر المكية، نزلت بعد سورة (طه)، وقد جاءت بتذكيرِ الناس بوقوع يوم القيامة؛ للدَّلالة على عظمة الله عز وجل، وترهيبًا لهم من مخالفة أوامره، ودعوةً لهم إلى اتباع الدِّين الحق وتركِ الباطل، وخُتمت السورة الكريمة بتعظيمِ القرآن، وصدقِ أخباره وما جاء به، وقد أُثر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لها في صلاة الفجر.

ترتيبها المصحفي
56
نوعها
مكية
ألفاظها
380
ترتيب نزولها
46
العد المدني الأول
99
العد المدني الأخير
99
العد البصري
97
العد الكوفي
96
العد الشامي
99

* قوله تعالى: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ ٧٥ وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٞ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ ٧٦ إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٞ كَرِيمٞ ٧٧ فِي كِتَٰبٖ مَّكْنُونٖ ٧٨ لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا اْلْمُطَهَّرُونَ ٧٩ تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ اْلْعَٰلَمِينَ ٨٠ أَفَبِهَٰذَا اْلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ ٨١ وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 75-82]:

عن عبدِ اللهِ بن عباسٍ رضي الله عنهما، قال: «مُطِرَ الناسُ على عهدِ النبيِّ ﷺ، فقال النبيُّ ﷺ: «أصبَحَ مِن الناسِ شاكرٌ، ومنهم كافرٌ، قالوا: هذه رحمةُ اللهِ، وقال بعضُهم: لقد صدَقَ نَوْءُ كذا وكذا»، قال: فنزَلتْ هذه الآيةُ: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ} [الواقعة: 75]، حتى بلَغَ: {وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 82]». أخرجه مسلم (٧٣).

* سورة (الواقعة):

سُمِّيت هذه السورة بـ(الواقعة)؛ لافتتاحِها بهذا اللفظ، ولتسميةِ النبيِّ صلى الله عليه وسلم لها بذلك:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

و(الواقعةُ): اسمٌ من أسماءِ يوم القيامة.

* سورة (الواقعة) من السُّوَر التي شيَّبتْ رسولَ الله صلى الله عليه وسلم:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

* أُثِر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لسورة (الواقعة) في صلاة الفجر:

عن جابرِ بن سَمُرةَ رضي الله عنه، قال: «كان رسولُ اللهِ ﷺ يُصلِّي الصَّلواتِ كنَحْوٍ مِن صلاتِكم التي تُصَلُّون اليومَ، ولكنَّه كان يُخفِّفُ، كانت صَلاتُه أخَفَّ مِن صَلاتِكم، وكان يَقرأُ في الفجرِ الواقعةَ، ونحوَها مِن السُّوَرِ». أخرجه أحمد (٢٠٩٩٥).

1. تحقيق القيامة (١-٥٦).

2. دلائلُ البعث والجزاء (٥٧-٧٤).

3. تعظيم القرآن، وصدقُ أخباره (٧٥-٩٦).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (7 /598).

مقصدُ سورة (الواقعة) هو التذكيرُ بوقوع يوم القيامة وهَوْلِه، ووصفُ ما يحدُثُ به؛ لتخويف الناس وترهيبهم من معصية الله عز وجل ومخالفة أمره، وفي ذلك دعوةٌ لهم للرجوع إلى الحق، والاستجابة لأمر الله.

ويُبيِّن ابن عاشور محورَها فيقول: «هو التذكيرُ بيوم القيامة، وتحقيق وقوعه.

ووصفُ ما يَعرِض لهذا العالَمِ الأرضي عند ساعة القيامة.

ثم صفة أهل الجنة وبعض نعيمهم.

وصفة أهل النار وما هم فيه من العذاب، وأن ذلك لتكذيبهم بالبعث.

وإثبات الحشر والجزاء.

والاستدلال على إمكان الخَلْق الثاني بما أبدعه الله من الموجودات بعد أن لم تكن.

والاستدلال بدلائل قدرة الله تعالى.

والاستدلال بنزعِ الله الأرواحَ من الأجساد والناس كارهون لا يستطيع أحدٌ مَنْعَها من الخروج، على أن الذي قدَرَ على نزعها بدون مُدافعٍ قادرٌ على إرجاعها متى أراد على أن يُمِيتَهم.

وتأكيد أن القرآن منزلٌ من عند الله، وأنه نعمةٌ أنعم الله بها عليهم فلم يشكروها، وكذَّبوا بما فيه». "التحرير والتنوير" لابن عاشور (27 /280).