ترجمة سورة الواقعة

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

ترجمة معاني سورة الواقعة باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة.
من تأليف: فريق مركز رواد الترجمة بالتعاون مع موقع دار الأسلام .

Kıyamet koptuğu zaman.
Onun gerçekleşmesine artık yalan diyecek yoktur.
O; alçaltıcı, yükselticidir.
Yer şiddetle sarsılınca.
Dağlar paramparça olduğunda.
Derken toz toprak halinde dağılıp savrulduğu zaman.
Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman.
Sağdakiler, (ne mutlu) o sağdakilere!
Soldakiler, ne bahtsızdır onlar!
(Hayırda) önde olanlar, öncülerdir.
İşte onlar, yakınlaştırılmış olanlardır.
Onlar Naim Cennetleri'ndedirler.
Bir çoğu öncekilerdendir.
Birazı da sonrakilerdendir.
(Altın ile) işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
Karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
Onların etrafında ölümsüz genç hizmetçiler dolaşır.
Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler.
Ondan başları da ağrımaz ve akılları da giderilmez.
Beğendikleri meyveler.
Canlarının çektiği kuş etleri.
Ve iri gözlü huriler.
Saklı inciler gibi.
İşledikleri amellere karşılık olarak (verilir.)
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
Söylenen; yalnızca "Selâm, selâm!" dır.
Sağdakiler, (ne mutlu) o sağdakilere!
Dikensiz sedir ağaçlarında.
Salkım salkım muz ağaçlarında.
Uzamış gölgeler.
Çağlayarak akan sular.
Bir çok meyveler.
Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan.
Ve yüksek döşekler içindedirler.
Biz, o hurileri yeni bir yaratılışla yarattık.
Onları bakireler kıldık.
Eşlerine düşkün ve yaşıt.
Sağ taraftakiler için.
Bir çoğu öncekilerden.
Bir çoğu da sonrakilerdendir.
Soldakiler, ne bahtsızdır onlar!
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde.
Simsiyah bir duman gölgesinde.
Ne bir serinlik, ne de bir güzellik!
Çünkü onlar, bundan önce (arzularının hoşuna giden şeyler içinde) şımarmış kimselerdi.
Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı.
"Biz ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra tekrar mı dirileceğiz?" diyorlardı.
"Daha önceki atalarımız da mı?"
De ki: "Hem öncekiler, hem sonrakiler."
Belli bir günün, belli bir vaktinde bir araya getirileceksiniz.
Sonra gerçekten sizler ey sapıklar, yalanlayıcılar!
Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
Karınlarınızı hep ondan dolduracaksınız.
Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.
Susamış develerin içişi gibi içeceksiniz.
İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.
Sizi biz yarattık. (Tekrardan yaratılışı) tasdik etmeniz gerekmez mi ?
Akıttığınız meniyi gördünüz mü?
Onu siz mi yaratıyorsunuz? Yoksa yaratan biz miyiz?
Aranızda ölümü takdir eden biziz. Bizler aciz de değiliz.
Yerinize benzerlerinizi getirip, değiştirmek ve sizi bilemediğiniz bir şekilde yeniden yaratmak hususunda.
Andolsun ki ilk yaratmayı bildiniz. O halde düşünüp öğüt almanız gerekmez mi?
Ektiğiniz şeyleri gördünüz mü?
Onu siz mi bitiriyorsunuz? Yoksa bitiren biz miyiz?
Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık; siz de şaşırıp kalırdınız.
"Muhakkak biz, çok ziyandayız!"
"Daha doğrusu biz yoksul bırakıldık (dersiniz)."
İçtiğiniz suyu gördünüz mü?
Onu buluttan siz mi indirdiniz? Yoksa indiren biz miyiz?
Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
Tutuşturup, yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
Onun ağacını siz mi yarattınız? Yoksa yaratan biz miyiz?
Biz onu, bir ibret ve gelip geçen yolcuların istifadesi için yarattık.
O halde sen, Yüce Rabbinin adını tesbih et!
Yıldızların yerlerine yemin ederim ki!
Eğer bilirseniz, gerçekten bu büyük bir yemindir.
Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır.
Gizli/korunmuş bir kitaptadır.
Ona ancak temizlenmiş olanlar dokunabilir.
Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
Şimdi siz, bu sözü mü yalanlıyorsunuz?
Onu yalanlayarak mı size verilen nimete şükrediyorsunuz?
Hani can boğaza gelip dayandığında.
O vakit siz bakıp durursunuz.
Biz; ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.
Madem ki (tekrardan dirilip) ceza görmeyecekmişsiniz.
Eğer doğru söylüyor iseniz, onu (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize!
Eğer o (ölen kişi), yakın kılınanlardan ise.
Ona rahatlık, güzel rızık ve Naim Cenneti vardır.
Eğer o, sağdakilerden ise.
Ey sağdaki! Sana selam olsun!
Eğer o, yalanlayan sapıklardan ise.
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.
Ve (onun sonu) Cehennem'e atılmaktır.
Şüphe yok ki, kesin gerçek işte budur.
O halde sen, Yüce Rabbinin adını tesbih et!
سورة الواقعة
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورة (الواقعة) من السُّوَر المكية، نزلت بعد سورة (طه)، وقد جاءت بتذكيرِ الناس بوقوع يوم القيامة؛ للدَّلالة على عظمة الله عز وجل، وترهيبًا لهم من مخالفة أوامره، ودعوةً لهم إلى اتباع الدِّين الحق وتركِ الباطل، وخُتمت السورة الكريمة بتعظيمِ القرآن، وصدقِ أخباره وما جاء به، وقد أُثر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لها في صلاة الفجر.

ترتيبها المصحفي
56
نوعها
مكية
ألفاظها
380
ترتيب نزولها
46
العد المدني الأول
99
العد المدني الأخير
99
العد البصري
97
العد الكوفي
96
العد الشامي
99

* قوله تعالى: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ ٧٥ وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٞ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ ٧٦ إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٞ كَرِيمٞ ٧٧ فِي كِتَٰبٖ مَّكْنُونٖ ٧٨ لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا اْلْمُطَهَّرُونَ ٧٩ تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ اْلْعَٰلَمِينَ ٨٠ أَفَبِهَٰذَا اْلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ ٨١ وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 75-82]:

عن عبدِ اللهِ بن عباسٍ رضي الله عنهما، قال: «مُطِرَ الناسُ على عهدِ النبيِّ ﷺ، فقال النبيُّ ﷺ: «أصبَحَ مِن الناسِ شاكرٌ، ومنهم كافرٌ، قالوا: هذه رحمةُ اللهِ، وقال بعضُهم: لقد صدَقَ نَوْءُ كذا وكذا»، قال: فنزَلتْ هذه الآيةُ: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ} [الواقعة: 75]، حتى بلَغَ: {وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 82]». أخرجه مسلم (٧٣).

* سورة (الواقعة):

سُمِّيت هذه السورة بـ(الواقعة)؛ لافتتاحِها بهذا اللفظ، ولتسميةِ النبيِّ صلى الله عليه وسلم لها بذلك:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

و(الواقعةُ): اسمٌ من أسماءِ يوم القيامة.

* سورة (الواقعة) من السُّوَر التي شيَّبتْ رسولَ الله صلى الله عليه وسلم:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

* أُثِر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لسورة (الواقعة) في صلاة الفجر:

عن جابرِ بن سَمُرةَ رضي الله عنه، قال: «كان رسولُ اللهِ ﷺ يُصلِّي الصَّلواتِ كنَحْوٍ مِن صلاتِكم التي تُصَلُّون اليومَ، ولكنَّه كان يُخفِّفُ، كانت صَلاتُه أخَفَّ مِن صَلاتِكم، وكان يَقرأُ في الفجرِ الواقعةَ، ونحوَها مِن السُّوَرِ». أخرجه أحمد (٢٠٩٩٥).

1. تحقيق القيامة (١-٥٦).

2. دلائلُ البعث والجزاء (٥٧-٧٤).

3. تعظيم القرآن، وصدقُ أخباره (٧٥-٩٦).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (7 /598).

مقصدُ سورة (الواقعة) هو التذكيرُ بوقوع يوم القيامة وهَوْلِه، ووصفُ ما يحدُثُ به؛ لتخويف الناس وترهيبهم من معصية الله عز وجل ومخالفة أمره، وفي ذلك دعوةٌ لهم للرجوع إلى الحق، والاستجابة لأمر الله.

ويُبيِّن ابن عاشور محورَها فيقول: «هو التذكيرُ بيوم القيامة، وتحقيق وقوعه.

ووصفُ ما يَعرِض لهذا العالَمِ الأرضي عند ساعة القيامة.

ثم صفة أهل الجنة وبعض نعيمهم.

وصفة أهل النار وما هم فيه من العذاب، وأن ذلك لتكذيبهم بالبعث.

وإثبات الحشر والجزاء.

والاستدلال على إمكان الخَلْق الثاني بما أبدعه الله من الموجودات بعد أن لم تكن.

والاستدلال بدلائل قدرة الله تعالى.

والاستدلال بنزعِ الله الأرواحَ من الأجساد والناس كارهون لا يستطيع أحدٌ مَنْعَها من الخروج، على أن الذي قدَرَ على نزعها بدون مُدافعٍ قادرٌ على إرجاعها متى أراد على أن يُمِيتَهم.

وتأكيد أن القرآن منزلٌ من عند الله، وأنه نعمةٌ أنعم الله بها عليهم فلم يشكروها، وكذَّبوا بما فيه». "التحرير والتنوير" لابن عاشور (27 /280).