ترجمة سورة الواقعة

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

ترجمة معاني سورة الواقعة باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - مجمع الملك فهد.
من تأليف: مجموعة من العلماء .

Kıyamet koptuğu zaman,
ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur;
O, alçaltıcı, yükselticidir.
Yer şiddetle sarsıldığı zaman,
Dağlar parçaladığı zaman,
dağılıp toz duman haline geldiği
ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman,
sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!
Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!
(Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler.
İşte bunlar, (Allah'a) en yakın olanlardır.
Naîm cennetlerinde.
(Onların) çoğu önceki ümmetlerden,
birazı da sonrakilerdendir.
Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedir,
karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;
Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.
(Onlara) beğendikleri meyveler,
Canlarının çektiği kuş etleri,
iri gözlü huriler,
saklı inciler gibi
yaptıklarına karşılık olarak (verilir).
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
Söylenen, yalnızca «selâm, selâm »dır.
Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere (amel defteri sağdan verilenlere)!
Düzgün kiraz ağacı,
meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,
uzamış gölgeler,
çağlayarak akan sular,
sayısız meyveler içindedirler;
Tükenmeyen ve yasaklanmayan,
ve kabartılmış döşekler üstündedirler.
Gerçekten biz hurileri apayrı biçimde yeni yarattık.
Onları, eşlerine bâkireler kıldık.
Düşkün ve yaşıt.
Bütün bunlar sağdakiler içindir.
Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.
Birçoğu da sonrakilerdendir.
Soldakiler; ne yazık o soldakilere (amel defteri soldan verilenlere)!
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
kapkara dumandan bir gölge altındadırlar,
serin ve hoş olmayan.
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.
Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.
Ve diyorlardı ki: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?
Önceki atalarımız da mı?
De ki: Hem öncekiler hem de sonrakiler,
belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır! 
Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!
Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.
Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.
Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur!
Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?
Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?
Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?
Aranızda ölümü takdir eden biziz ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.
Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir âlemde tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik).
Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?
Şimdi bana, ektiğinizi haber verin.
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.
«Doğrusu borç altına girdik.
Daha doğrusu, biz yoksul kaldık» (derdiniz).
Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?
Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.
Öyleyse Yüce Rabbinin adıyla tesbih et.
Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,
Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir. 
Değerli bir Kur'an'dır.
Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan
Ona ancak temizlenenler dokunabilir.
O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?
Hele can boğaza dayandığı zaman,
O vakit siz bakar durursunuz.
(O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.
Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,
Onu (canı) geri çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!
Fakat (ölen kişi Allah'a) yakın olanlardan ise,
ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
Eğer o sağdakilerden ise,
«Ey sağdaki! Sana selam olsun!»
Ama yalanlayan sapıklardan ise,
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!
Ve (onun sonu) cehenneme atılmaktır.
Şüphesiz ki bu, kesin gerçektir.
O halde Yüce Rabbinin adıyla tesbîh et.
سورة الواقعة
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورة (الواقعة) من السُّوَر المكية، نزلت بعد سورة (طه)، وقد جاءت بتذكيرِ الناس بوقوع يوم القيامة؛ للدَّلالة على عظمة الله عز وجل، وترهيبًا لهم من مخالفة أوامره، ودعوةً لهم إلى اتباع الدِّين الحق وتركِ الباطل، وخُتمت السورة الكريمة بتعظيمِ القرآن، وصدقِ أخباره وما جاء به، وقد أُثر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لها في صلاة الفجر.

ترتيبها المصحفي
56
نوعها
مكية
ألفاظها
380
ترتيب نزولها
46
العد المدني الأول
99
العد المدني الأخير
99
العد البصري
97
العد الكوفي
96
العد الشامي
99

* قوله تعالى: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ ٧٥ وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٞ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ ٧٦ إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٞ كَرِيمٞ ٧٧ فِي كِتَٰبٖ مَّكْنُونٖ ٧٨ لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا اْلْمُطَهَّرُونَ ٧٩ تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ اْلْعَٰلَمِينَ ٨٠ أَفَبِهَٰذَا اْلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ ٨١ وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 75-82]:

عن عبدِ اللهِ بن عباسٍ رضي الله عنهما، قال: «مُطِرَ الناسُ على عهدِ النبيِّ ﷺ، فقال النبيُّ ﷺ: «أصبَحَ مِن الناسِ شاكرٌ، ومنهم كافرٌ، قالوا: هذه رحمةُ اللهِ، وقال بعضُهم: لقد صدَقَ نَوْءُ كذا وكذا»، قال: فنزَلتْ هذه الآيةُ: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ} [الواقعة: 75]، حتى بلَغَ: {وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 82]». أخرجه مسلم (٧٣).

* سورة (الواقعة):

سُمِّيت هذه السورة بـ(الواقعة)؛ لافتتاحِها بهذا اللفظ، ولتسميةِ النبيِّ صلى الله عليه وسلم لها بذلك:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

و(الواقعةُ): اسمٌ من أسماءِ يوم القيامة.

* سورة (الواقعة) من السُّوَر التي شيَّبتْ رسولَ الله صلى الله عليه وسلم:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

* أُثِر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لسورة (الواقعة) في صلاة الفجر:

عن جابرِ بن سَمُرةَ رضي الله عنه، قال: «كان رسولُ اللهِ ﷺ يُصلِّي الصَّلواتِ كنَحْوٍ مِن صلاتِكم التي تُصَلُّون اليومَ، ولكنَّه كان يُخفِّفُ، كانت صَلاتُه أخَفَّ مِن صَلاتِكم، وكان يَقرأُ في الفجرِ الواقعةَ، ونحوَها مِن السُّوَرِ». أخرجه أحمد (٢٠٩٩٥).

1. تحقيق القيامة (١-٥٦).

2. دلائلُ البعث والجزاء (٥٧-٧٤).

3. تعظيم القرآن، وصدقُ أخباره (٧٥-٩٦).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (7 /598).

مقصدُ سورة (الواقعة) هو التذكيرُ بوقوع يوم القيامة وهَوْلِه، ووصفُ ما يحدُثُ به؛ لتخويف الناس وترهيبهم من معصية الله عز وجل ومخالفة أمره، وفي ذلك دعوةٌ لهم للرجوع إلى الحق، والاستجابة لأمر الله.

ويُبيِّن ابن عاشور محورَها فيقول: «هو التذكيرُ بيوم القيامة، وتحقيق وقوعه.

ووصفُ ما يَعرِض لهذا العالَمِ الأرضي عند ساعة القيامة.

ثم صفة أهل الجنة وبعض نعيمهم.

وصفة أهل النار وما هم فيه من العذاب، وأن ذلك لتكذيبهم بالبعث.

وإثبات الحشر والجزاء.

والاستدلال على إمكان الخَلْق الثاني بما أبدعه الله من الموجودات بعد أن لم تكن.

والاستدلال بدلائل قدرة الله تعالى.

والاستدلال بنزعِ الله الأرواحَ من الأجساد والناس كارهون لا يستطيع أحدٌ مَنْعَها من الخروج، على أن الذي قدَرَ على نزعها بدون مُدافعٍ قادرٌ على إرجاعها متى أراد على أن يُمِيتَهم.

وتأكيد أن القرآن منزلٌ من عند الله، وأنه نعمةٌ أنعم الله بها عليهم فلم يشكروها، وكذَّبوا بما فيه». "التحرير والتنوير" لابن عاشور (27 /280).