ترجمة سورة الواقعة

الترجمة التركية - شعبان بريتش

ترجمة معاني سورة الواقعة باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش.
من تأليف: شعبان بريتش .

Kıyamet koptuğu zaman.
Ki onun kopmasını yalanlayacak hiçbir kimse yoktur.
O, alçaltıcı, yükselticidir.
Yer sarsıldıkça,
Dağlar paramparça olduğu,
Derken toz toprak halinde dağılıp savrulduğu zaman,
Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman,
Sağdakiler, nedir o sağdakiler?
Soldakiler, nedir o soldakiler?
(Hayırda) önde olanlar, (derece olarak da) öndedirler.
İşte onlar, yakınlaştırılmış olanlardır.
Nimet Cennetlerindedir onlar.
Bir çoğu öncekilerden,
Birazı da sonrakilerden,
Süslenmiş tahtlar üzerinde,
Karşı karşıya oturup, arkalarına yaslanmışlardır.
Onların etrafında ölümsüz genç hizmetçiler dolaşır.
Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler.
Bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de akılları giderilir.
Beğendiklerinden meyveler,
Canlarının çektiği kuş etleri,
Ve iri gözlü huriler,
Sanki sedef içindeki inciler,
yaptıkları amellere karşılık (verilir).
Orada boş ve günaha sokacak bir söz işitmezler.
Söylenen, yalnızca "Selâm, selâm"dır.
Sağdakiler, nedir o sağdakiler?
Dikensiz çehri ağaçlarında,
Salkım salkım muz ağaçlarında,
Yayılmış gölgede,
Çağlayan sularda,
Meyveler içinde,
Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan
Ve yüksek döşekler içindedirler.
Biz, o kadınları yeni bir yaratılışla yeniden yarattık.
Onları bakireler şeklinde yarattık.
Eşlerine düşkün ve yaşıt.
Sağ taraftakiler için,
Bir çoğu öncekilerden,
Çoğu da sonrakilerden…
Soldakiler, nedir o soldakiler!
İçlerine işleyen ateşin rüzgarı ve kaynar su içindedirler.
Simsiyah bir duman gölgesi içinde,
Serinlik yok, kerem yok.
Çünkü onlar, bundan önce (haramlar içinde) şımarmış kimselerdi.
Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı
Biz ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra tekrar mı dirileceğiz? diyorlardı
Daha önceki atalarımızda mı?
De ki: Öncekiler de sonrakiler de…
Belli bir günün, belli bir vaktinde bir araya getirileceksiniz.
Sonra siz ey sapıklar, yalanlayanlar!
Elbette yiyeceksiniz zakkum ağacından!
Karınlarınızı dolduracaksınız hep ondan!
Üstüne içeceksiniz kaynar sudan!
Susamış develerin içişi gibi içeceksiniz!
Hesap günü onların ziyafeti budur
Sizi biz yarattık! Gerekmez mi (tekrardan yaratılışı) tasdik etmeniz?
Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?
Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?
Aranızda ölümü takdir eden biziz! Bizler aciz de değiliz.
Sizi benzerlerinizle değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir şekilde yeniden yaratmak hususunda…
İlk yaratılışınızı biliyorsunuz, düşünmeniz gerekmez mi?
Ektiğiniz şeyleri gördünüz mü?
Onları bitiren siz misiniz yoksa biz mi bitiriyoruz?
Dilersek, onu çör çöp yaparız da şaşırıp kalırsınız.
Muhakkak biz çok ziyandayız!
Doğrusu biz mahrum bırakıldık, dersiniz.
İçtiğiniz suyu gördünüz mü?
Onu buluttan siz mi indirdiniz yoksa indiren biz miyiz?
İsteseydik onu tuzlu bir su yapardık; şükretmeniz gerekmez mi?
Tutuşturduğunuz ateşi gördünüz mü?
Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratan biz miyiz?
Biz onu bir ibret ve gelip geçen yolcuların istifadesi için yarattık.
O halde yüce Rabbinin adını tesbih et!
Yıldızların yerlerine yemin ederim ki!
Şüphesiz bu, büyük bir yemindir, eğer bilirseniz.
Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır.
Gizli/korunmuş bir kitaptadır.
Ona ancak temizlenenler dokunabilir.
Alemlerin Rabbinden indirilmiştir.
Siz bu sözü mü hor görüyorsunuz?
Onu yalanlayarak mı size verilen nimete şükür ediyorsunuz?
Hele bir (ruh) boğaza gelmiş olmasın.
Siz, o zaman bakıp kalırsınız
Biz, ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.
Madem ki (tekrardan dirilip) ceza görmeyecekmişsiniz.
Onu (ruhu) geri çeviriniz. Doğru söyleyenlerden iseniz…
Eğer o (ölen kişi), yakın kılınanlardan ise.
Ona rahatlık, güzel rızık ve Naim Cenneti vardır.
Eğer o, sağdakilerden ise.
Ey sağdaki! Sana selam olsun!
Eğer o, yalanlayanlardan ve sapıklardan ise.
Kaynar suda bir ziyafet!
Ve cehenneme atılış.
Bu, kesin olan hakkın ta kendisidir.
Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et!
سورة الواقعة
معلومات السورة
الكتب
الفتاوى
الأقوال
التفسيرات

سورة (الواقعة) من السُّوَر المكية، نزلت بعد سورة (طه)، وقد جاءت بتذكيرِ الناس بوقوع يوم القيامة؛ للدَّلالة على عظمة الله عز وجل، وترهيبًا لهم من مخالفة أوامره، ودعوةً لهم إلى اتباع الدِّين الحق وتركِ الباطل، وخُتمت السورة الكريمة بتعظيمِ القرآن، وصدقِ أخباره وما جاء به، وقد أُثر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لها في صلاة الفجر.

ترتيبها المصحفي
56
نوعها
مكية
ألفاظها
380
ترتيب نزولها
46
العد المدني الأول
99
العد المدني الأخير
99
العد البصري
97
العد الكوفي
96
العد الشامي
99

* قوله تعالى: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ ٧٥ وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٞ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ ٧٦ إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٞ كَرِيمٞ ٧٧ فِي كِتَٰبٖ مَّكْنُونٖ ٧٨ لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا اْلْمُطَهَّرُونَ ٧٩ تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ اْلْعَٰلَمِينَ ٨٠ أَفَبِهَٰذَا اْلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ ٨١ وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 75-82]:

عن عبدِ اللهِ بن عباسٍ رضي الله عنهما، قال: «مُطِرَ الناسُ على عهدِ النبيِّ ﷺ، فقال النبيُّ ﷺ: «أصبَحَ مِن الناسِ شاكرٌ، ومنهم كافرٌ، قالوا: هذه رحمةُ اللهِ، وقال بعضُهم: لقد صدَقَ نَوْءُ كذا وكذا»، قال: فنزَلتْ هذه الآيةُ: {فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ اْلنُّجُومِ} [الواقعة: 75]، حتى بلَغَ: {وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ} [الواقعة: 82]». أخرجه مسلم (٧٣).

* سورة (الواقعة):

سُمِّيت هذه السورة بـ(الواقعة)؛ لافتتاحِها بهذا اللفظ، ولتسميةِ النبيِّ صلى الله عليه وسلم لها بذلك:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

و(الواقعةُ): اسمٌ من أسماءِ يوم القيامة.

* سورة (الواقعة) من السُّوَر التي شيَّبتْ رسولَ الله صلى الله عليه وسلم:

عن أبي بكرٍ الصِّدِّيقِ رضي الله عنه، قال: «سألتُ رسولَ اللهِ ﷺ: ما شيَّبَكَ؟ قال: «سورةُ هودٍ، والواقعةِ، و{عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ}، و{إِذَا اْلشَّمْسُ كُوِّرَتْ}»». أخرجه الترمذي (٣٢٩٧).

* أُثِر عن النبي صلى الله عليه وسلم قراءتُه لسورة (الواقعة) في صلاة الفجر:

عن جابرِ بن سَمُرةَ رضي الله عنه، قال: «كان رسولُ اللهِ ﷺ يُصلِّي الصَّلواتِ كنَحْوٍ مِن صلاتِكم التي تُصَلُّون اليومَ، ولكنَّه كان يُخفِّفُ، كانت صَلاتُه أخَفَّ مِن صَلاتِكم، وكان يَقرأُ في الفجرِ الواقعةَ، ونحوَها مِن السُّوَرِ». أخرجه أحمد (٢٠٩٩٥).

1. تحقيق القيامة (١-٥٦).

2. دلائلُ البعث والجزاء (٥٧-٧٤).

3. تعظيم القرآن، وصدقُ أخباره (٧٥-٩٦).

ينظر: "التفسير الموضوعي لسور القرآن الكريم" لمجموعة من العلماء (7 /598).

مقصدُ سورة (الواقعة) هو التذكيرُ بوقوع يوم القيامة وهَوْلِه، ووصفُ ما يحدُثُ به؛ لتخويف الناس وترهيبهم من معصية الله عز وجل ومخالفة أمره، وفي ذلك دعوةٌ لهم للرجوع إلى الحق، والاستجابة لأمر الله.

ويُبيِّن ابن عاشور محورَها فيقول: «هو التذكيرُ بيوم القيامة، وتحقيق وقوعه.

ووصفُ ما يَعرِض لهذا العالَمِ الأرضي عند ساعة القيامة.

ثم صفة أهل الجنة وبعض نعيمهم.

وصفة أهل النار وما هم فيه من العذاب، وأن ذلك لتكذيبهم بالبعث.

وإثبات الحشر والجزاء.

والاستدلال على إمكان الخَلْق الثاني بما أبدعه الله من الموجودات بعد أن لم تكن.

والاستدلال بدلائل قدرة الله تعالى.

والاستدلال بنزعِ الله الأرواحَ من الأجساد والناس كارهون لا يستطيع أحدٌ مَنْعَها من الخروج، على أن الذي قدَرَ على نزعها بدون مُدافعٍ قادرٌ على إرجاعها متى أراد على أن يُمِيتَهم.

وتأكيد أن القرآن منزلٌ من عند الله، وأنه نعمةٌ أنعم الله بها عليهم فلم يشكروها، وكذَّبوا بما فيه». "التحرير والتنوير" لابن عاشور (27 /280).